ANKARA – Siyasette 2021 yılı ıslahat, darbe ve türban tartışmaları ile başladı. İktidarın “reform” söylemi kapsamında hangi bahislerde nasıl bir adım atacağı şimdi bilinmezken muhalefet başta iktisattaki olumsuz tablo olmak üzere yapılan tartışmaları, atılan adımları erken seçim hazırlığı olarak yorumlamaya başladı.
GÜZEL Parti Genel Lideri Meral Akşener, erken seçim talebinin darbe söylemi ile ilişkilendirilmesine reaksiyon gösterdi, “Bu Türkiye’de iktidarın artık kelamı tükettiğini, umut vermek konusunda hiçbir imkanının kalmadığını gösteriyor” dedi. “Çok korktuğunuz vakit korkutursunuz. Türkiye bu türlü bir periyoda girdi” değerlendirmesinde bulunan Akşener, erken seçimle ilgili bir defa daha haziran ayını işaret etti, “Erdoğan kazanmayı öngörerek Biden’ın karşısına inanç kazanmış bir kişi olarak oturmayı tercih edebilir” dedi.
Muhalefetin seçimlerde oluşturacağı ittifakla ilgili kıymetlendirme yaparken, 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı seçiminden dersler çıkardığını anlatan Yeterli Parti Önderi birinci defa, “Birinci tıpta alıyoruz” heyecanı estirilerek kendisine seçime 15 gün kala “Sen bu işi bozuyorsun istifa et” diye telefonlar açıldığını anlattı. Akşener, “Gerçeklikten kopuldu. 2. cinse kalınabilirdi” dedi.
Seçmenin kaybedilen umudunun tekrar tahkim edilmesi gerektiğini söyleyen Akşener, buna örnek olarak 31 Mart işbirliğini gösterdi. Akşener, “yeni devirde kurulacak ittifak güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ittifakı olabilir mi?” sorusuna “Muhtemelen o denli olur” karşılığı verdi.
GÜZEL Parti Genel Lideri Meral Akşener, parti genel merkezinde ortalarında Gazete Duvar’ın da bulunduğu gazetecilerin gündeme dair sorularını şöyle yanıtladı:

‘SAYIN BAHÇELİ’Yİ MANAYA UĞRAŞINDAN VAZGEÇTİM’

-MHP Genel Lideri ikinci defa ‘Evine dön’ daveti yaptı. Bu ne manaya geliyor?
Sayın Bahçeli’nin ‘evine dön’ davetinin neye tekabül ettiğine dair bir fikrin sahibi değilim. Birinci söylediği vakit Sayın Erdoğan’ı misyona çağırmıştım, ortağıyla ilgilenmesini talep etmiştim. Bu sefer pek çok hakaretin üzerine bir davet var. Davet midir, nedir? Sayın Bahçeli’yi manaya çabasından vazgeçmiş bir beşerim. Kendisine tavsiyem, Sayın Erdoğan çok meşgul. Sayın Bahçeli ve Sayın Doğu Perinçek’in vakitleri çok. Emeklinin, çocuğuna bir şey götüremediği için intihar eden işsizin, 4 yıllık üniversite mezunu olup iş bulamadığı için gece oturup gündüz uyuyan gencin, esnafın sıkıntısına deva için el ele tutuşsunlar, projeler yapsınlar ve büyük ortağa iletsinler. Türkiye’nin hayrına olacak bir iştir.

MEMLEKET MASASINA EN ÇOK BAHÇELİ’NİN ALKIŞ TUTMASI GEREKİRDİ

-Memleket Masası, Devlet Bahçeli’den reaksiyon gördü. Kendisinin yerini sizin alacağınıza dair bir telaşı mi var?
DÜZGÜN Parti Genel Lideri olarak, Sayın Erdoğan’a “onu bırak bizi al” diye bir kavramımız yok. Ben Türkiye’nin değerli meselelerine, muhalefetin de görüşlerinin aktarıldığı, orta yolun bulunduğu bir ‘Memleket Masası’nı, Türkiye’nin hayrı için önerdim… Dışlanmış bir muhalefet Türkiye’nin çıkarlarına değil. Türk milliyetçiliğinin en büyük özelliği milletini sevmek ve onun ferahını, refahını sağlamaktır. Münasebetiyle bu teklife en çok Sayın Bahçeli’nin alkış tutması gerekiyordu. Agnostik çelişki derler. Çok büyük çelişki. Bir taraftan kendinizi Türk milliyetçisi olarak tanımlayacaksınız bir taraftan da milletin lehine olan her mevzuda elinizde sopa bağıracaksınız.

Meral Akşener, YETERLİ Parti Genel Merkezi’nde sorularımızı yanıtladı.

‘SEÇİM TALEBİNİ DARBEYLE İLİŞKİLENDİRMEK İKTİDARIN KELAMININ TÜKENDİĞİNİ GÖSTERİYOR’

-Yeniden bir darbe tartışması başladı. Erken seçim davetleri da darbe söylemi ile ilişkilendirildi. Sizin de erken seçim davetiniz var, nasıl yorumluyorsunuz?
Ben, “Şikâyet edip geziyorsunuz, seçim yapın tazelenin” dedim. Seçim istemek bir haktır, seçim kararı ya Meclis’ten çıkar ya da Cumhurbaşkanı ilan eder. Bizim sayımız seçim kararı almaya yetmiyor. Bu diğer bir şey ancak seçimi istemiş olmak, darbe ile ilişkilendirildiği vakit bu Türkiye’de iktidar cenahının artık kelamı tükettiğini, umut vermek konusunda hiçbir imkanının kalmadığını gösteren bir hareket biçimidir. Elde yeni bir argüman yok, yeni bir kart yok hasebiyle tıpkı şey; ‘hain, darbeci, FETÖ’cü…’ Bu türlü bir üçleme üzerinde gidiyor işler. Biz neyi konuşmuyoruz? Biz köprülere yapılan yüzde 25 artırımla vatandaşa, emekliye, memura, minimum fiyata yapılan artırımı, doğalgaza, elektriğe yapılan artırımı konuşmuyoruz. Besin enflasyonu yüzde 30’un üzerinde; açıklanan yüzde 14.6. Bunları konuşmuyoruz. İşsiz gençleri konuşmuyoruz. Sokaktaki vatandaşın kaygısı mi bunlar? Hayır değil. Yanlış hatırlamıyorsam iki yıl önce Sayın Bahçeli’nin ‘Türkiye’de darbe iklimi yoktur’ diye bir kelamı var. Bugün ne oldu? O vakit yönetemiyorsunuz kardeşim bu ülkeyi. Fakat bütün bunları seçime yönelik bir alt yapı taşı döşemek olarak da gördüğümü söylemeliyim. Bilgim yok ancak o denli tahlil ediyorum.

‘SAYIN KILIÇDAROĞLU NET KONUŞTU, GERİSİNE BAKMAK GERÇEK DEĞİL’

-Eski CHP Milletvekili Fikri Sağlar’ın türbanla ilgili açıklaması da çok eleştirildi.
Bayanı tanım üzerinden çemkirmeyi kesin. Bayanın tercihi üzerinden erkekler neden konuşur. En az 15 yıldır bunu söylüyorum. Özneyi bayan ede ede, bir günde 3 bayanın katledildiği bir periyoda gelindi. Bir yılda 356 bayan katledildi. Daima bayan üzerinden bir tanım ve birbirlerine bağırma, çağırma… Gecenin 11’inde meskenim basıldı benim. Tıpkı Sayın Sağlar giyimli erkek hâkim beraat ettirdi. Ne yapacağız? Onun için ellerini çekmeleri lazım. Sayın Erdoğan, Cuma çıkışı başörtülü 21 yaşında bir kız çocuğu için neler söyledi. Al birini vur ötekine. Hangi biriyle baş edeceksiniz? Sayın Kılıçdaroğlu o bahiste çok net bir hal koydu. Gerisine bakmak yanlışsız değil.

‘BEN BİR ISLAHAT BEKLEMİYORUM’

-2021 yılı ıslahat yılı ilan edildi. Bu süreçte Sayın Bahçeli’nin açıklamaları da ıslahat sürecine ‘kırmızı çizgi çiziyor’ yorumlarına neden oldu.
Racon kesiyor AK Parti’ye…
-Sizin ıslahat sürecinden beklentiniz nedir?
Hukuk ıslahatı keşke yapılabilse; sıkıntı. Biz ondan geçtik. Yani var olan, atılmış olan adımlar uygulanabilse o bile büyük bir imkân. Hukuk konusunda evvel bu zihniyetin değişmesi lazım. İktisattaki ıslahat konusu da demokrasi ve hukukla iç içe. Kuralları evvelden ilan ettiğiniz ve ona uyduğunuz sistemde yatırım gelir. Her kuralın ihlal edildiği, hukuk sisteminin bir kişinin iki dudağı ortasında olduğu sistem demokrasi de değil esasen. İktisadın işvereni da inançtır.
(Adalet Bakanı) Abdulhamit Gül ıslahattan bahsetti, Sayın Erdoğan üzerine iktisat ıslahatını da söyledi. Sonra Alaattin Çakıcı, Sayın Kılıçdaroğlu’na tehditte bulundu. Bahçeli, Çakıcı “dava arkadaşımızdır” dedi. Ben de o vakit bu iş ‘kızım sana söylüyorum gelinim sen işit’ dedim. Racon dediğimiz iş o. İçteki sistemden sorumlu Sayın Bahçeli, dıştaki işlerden sorumlu Sayın Doğu Perinçek. AK Parti ve genel lideri neden sorumlu çok fazla anlayabildiğim yok. Bu türlü bir sistem var. Münasebetiyle ben bir ıslahat beklemiyorum.

‘HİÇ BİZİM KONUTUMUZA GELEN AMERİKALI YOK’

-‘Reform beklemiyorum’ diyorsunuz, pekala bu telaffuzun nedeni ne? ABD, AB’deki üzere dış gelişmeler mi?
Hepimizi Biden’cı ilan ettiler. Sonra Erdoğan çıktı dedi ki, hasta vaktimde meskenime geldi. Hiç bizim konutumuza gelen bir Amerikalı yok… Dış siyasette ne yaptığımız muhakkak değil. Suriye’de bugün gelinen noktada biz ne kazandık! Halbuki 7 trilyon dolar yalnızca sınırdaşlarımızla oluşan bir ekonomik coğrafya var. AB’yi de kattığınız da 21 trilyon dolarlık bir alan. Suriye’deki konuda ne oldu, niye bu türlü oldu, Sayın Erdoğan’ın bu karşılığı vermesi lazım ki, kendisinin de bu yanıtı vereceğini zannetmiyorum.
-Suriye’de Irak’taki üzere, anayasal yere oturtulmuş bir Kürt Bölgesi olabilir mi?
Biden’dan sonra gidebilir. Orayı yönetenler nasıl bir paket içinde sunacaklar, daima bir arada göreceğiz. Biden ile yakın ahbap olmak için bu adımlar atılabilir diye düşünmeliyiz.

‘ANAYASA DEĞİL, MODEL – TASARIM ÖNERİYORUZ’

-Kamuoyu anketlerine nazaran “ekonomide sorunu kim çözer” sorusuna hâlâ yüksek oranda Erdoğan cevabı veriliyor. Vatandaşın muhalefete inanç sorunu var üzere görünüyor. Güç birliği ve iktidarı değiştirme iddianızla ilgili nasıl bir süreç yaşanacak. Babacan katıldığı programda “Geçiş sürecinin çok iyi tanım edilip ilan edilmesi gerek” diyor. Takviminiz nedir?
21. yüzyıla uygun bir sistem olarak tanımladığımız güçlendirilmiş parlamenter sistem dizaynını bitirmek üzereyiz. Muhtemelen Ocak ayının 3. haftası kamuoyu ile paylaşılır. Bizimki bir tasarım. Anayasa değil. Model. Gelecek Partisi bir Anayasal sistem sundu bize. Ondan sonra da istek edilirse muhtemelen yan yana gelinir. Millet İttifakı olarak 24 Haziran’da DP, GÜZEL, CHP, SAADET olmak üzere 4 partiydik. 31 Mart’a geldiğinde Millet İttifakı olarak 2 partiyiz. Onun üzerine yeni partiler kuruldu. Saadet Partisi’nin durumu ne olacak? Zira Başkanlık konusunda daha esnektiler, bu uygulamadan sonra ne olur… Artık her parti kendi içinde bir şey yapıyor. Bunu paylaşacağız sonra kamuoyunun bunu tartışmasını sağlayacağız.
Bizim belediyelerle yaptığımız iş birliğinde de çok değerli bir kazanım oldu. Seçimlerde ‘bütün yardımlar kesilecek’ deniyordu. İki belediyenin alınması, buna karşılık fakire karşı hiçbir şeyin değişmeyip israfın ve üçkâğıdın da ortadan kaldırılması ile daha fazla beşere yardım edilir hale gelmesi, bir şeyi yıktı. Şu anda bize, “Şu sorunu nasıl çözeceksiniz” diye geliyor. Oranı düşük olmakla birlikte “İYİ Parti çözebilir” ikinci sırada. Dün bu türlü değildi. Bizim iktisada dair söylediklerimiz artık dinlenilir oldu. 24 Haziran’da TV programlarında bana iktisat sorulmadı. Hatırlayın, bana daima FETÖ soruldu.

-Hakkınızdaki o soruşturmada bir gelişme var mı?

Yok. Motamot duruyor ancak anladığım kadarıyla tamamlanmış olmalı. Muhtemelen talimat bekleniyordur. Islahat olunca…

‘SANDIKTA VATANDAŞTAN ŞAMAR YİYECEKLER’

-Türkiye’deki sıkıntı ekonomik şartlardan bahsediyorsunuz. Toplumsal hayat bu halde ne kadar sürdürülebilir, ne öngörüyorsunuz?
Gezdiğim için biliyorum, Anadolu’nun feraseti, irfanı diye bir kavram vardır. O feraset ve irfan devrede. Mesela çok değişik, -Sağlar ile ilgili soru üzerinden söyleyeyim- o beşerler orada ekmeğe yağ sürmüyor. Ancak sandıkta gereğini yapacaklar, bakın göreceksiniz. Düşündüğümüzden, anketlere yansıdığından çok daha sert biçimde vatandaştan şamar yiyecekler. Zira, Ocak 2020’de alana çıktığımızda bu kadar konuşulmuyordu. İnsanların en ağır canını yakan, bu gençlerin bilgisayar gereksinimi. Bakın keş para isteyen bir kişi olmadı. Anneler eğiliyor kulağıma, eli ayağı titriyor, sapsarı olmuş, utanıyor da, 3 çocuğu var bir telefon… Diyor ki tablet. Ben bütün dostlarımdan arkadaşlarımdan tablet bağışı istiyorum. Belediyeler eliyle çok besin kartı gönderdik. O kartlarla ilgili çok teşekkür geliyor ancak faş edilmiyor bunlar.

‘KORKARSANIZ, KORKUTMAYA ÇALIŞIRSINIZ, TÜRKİYE BU TÜRLÜ BİR PERİYODA GİRDİ’

-Sosyal medya, dernekler üzere düzenlemeler için toplumsal muhalefeti denetim almaya çalışan, seçim hazırlıkları yorumları yapıldı. Nasıl olacak?
Bunu siyasetçi çözmek zorunda. Dehşet enteresan bir psikolojidir. Çok korktuğunuz vakit korkutursunuz. Tahminen psikiyatrik bir tarif olabilir. Siz korkarsanız, korkutmaya çalışırsınız. Türkiye bu türlü bir periyoda girdi. Korkuluyor, onun için de korkutulmaya çalışılıyor. Lakin benim alanda gördüğüm tüm bunlar istiap haddini dolduran şeyler. Bardak taşırmaya dönük hareketler. Ancak bu bardak sandık dışında taşmayacak. Bu netlikte söyleyeyim. Seçmenin demokrasiye, ulusal iradeye bakış açısı oydur. Bu oya uzanan eli sandıkta kırıyor. Hal bir A, İstanbul. 13 bin farkı 805 bine çıkardı.
-Bu dehşet iklimi ülkeyi erken seçime götürür mü?
Ben o denli öngörüyorum. Ben Haziran’da seçim bekliyorum dedim fakat yanlış anlaşılmasın, bilgim, duyumum yok. Lakin atılan adımlara baktığımda, ‘Biden beni meskende ziyaret etti’ dendiğinde, bunun çevirisi ‘benim adamla aramı bozmayın’dır. Erdoğan kazanmayı öngörerek -bunlar kazanmaya yönelik işler- Biden’ın karşısına inanç kazanmış bir kişi olarak oturmayı tercih edebilir. Seçimin münasebeti olarak söylüyorum. Atılan adımların seçime yanlışsız olduğuna dair benim okumam var. Bu algoritma bu derece olmaz ki. Can Ataklı gazeteci, Sağlar emekli siyasetçi, Başbuğ emekli asker… Buradan bir darbe çıkarıyorsun…

‘SEÇMENİN MARABALAŞTIRILMASINA ŞİDDETLE KARŞIYIZ’

-Bahçeli’nin ‘HDP kapatılsın’ daveti var. O bahiste adım atılabileceğini düşünüyor musunuz?
Bahçeli kanuna, anayasaya nazaran müracaat edebiliyor. Birbirlerine dolaylı bildiri göndermek yerine, Çakıcı işinde olduğu gibi… Bildiri alındı ki ziyaret yapıldı.
-Davutoğlu, ‘HDP kapatılsın’ davetini Bahçeli’nin tabanını konsolide etme eforu olarak yorumladı.
Bilemem fakat bilim yapan beşerler MHP seçmeninin bugünkü sistemden hoşlanmadığını ve hakikat bulmadığını söylüyor.
-Sizin, mümkün bir HDP’ye kapatma davası, Hazine yardımının kesilmesine karşı tavrınız ne olur?
Bunlar farz-ı muhal. Farz-ı muhal üzerinden konuşmuyoruz. Olsun bakacağız. Zira biz makulün peşindeyiz. Merkez sağ-sol üzere tanımlar yapmıyorum, makul tarifi yapıyorum. Türkiye’nin bu makul lisana, hale gereksinimi var. Birilerinin de dengeyi oluşturması lazım. Biz de ona talibiz. Fakat “Cumhur İttifakı içinde yer alır mısınız?” sorusuna çok net yanıt veriyoruz. İstikrar derken, vatandaşın nefes almasına dönük, arbede gürültüden bıktı. Fakat en açık en sert tenkitleri de iktidar partilerine biz yapıyoruz. Bu bahiste da netiz.

Her bir Kürt’ün HDP’nin doğal seçmeni üzere tanımlanmasına, Türkiye’de tüm seçmenlerin rastgele bir siyasi partinin mecburî seçmeni üzere tanım edilmesine, yani seçmenin marabalaştırılmasına şiddetle karşıyız. Oyunu verir, vermez, önceliğiniz sadığa gitmek ve oyunu vermektir.

‘TÜRKİYE’NİN GELECEĞİNİ FERDÎ GAYELERLE ZORA SOKMAYACAĞIM’

Cumhur İttifakı ve adayı belirli. Muhalefet bunun için seçim sürecini işaret ediyor. Nasıl bir adaylık formülü konuşuyorsunuz? Kimi nasıl çıkaracaksınız?
İki ittifak ortasında çok kıymetli farklar var. Biri duygusal et-tırnak, tekleşmiş bir yapı. Biz ise 24 Haziran’a 4 parti girmişiz. 31 Mart’a 2 parti gitmişiz. İki de yeni parti kurulmuş. Bu partilerin genel liderlerine ittifak ile ilgili bir şey sorduğunuzda karşılık vermiyorlar. Şu anda sistemlerini oturtmak durumundalar. Haklılar da. Bizim ki iş birliği, farklı kurumsal kimlikleriz. Duygusallık kelam konusu değil. Vatandaştan gelen talebe uygun bir iş birliği var. Birbirimize racon kesmiyoruz, küsmüyoruz, yanlış anlamalar olunca gelip dürüstçe konuşuyoruz. Zımnî gizli bir şey yok. Bu iş birliği sistemi bir tarafıyla kolay ve kalıcı bir tarafıyla yönetmesi sıkıntı.
Artık seçim geldiğinde bu Millet İttifakını hangi siyasi partiler oluşturacak, ona bakılacak. Ondan sonra ortak aday mı çıkarılması lazım, yoksa 2018’deki üzere mi? Onu denedik, bir ders çıkardık. Ondan sonra da nasıl bir sistem üzerinde yürünecek. Kimlerle hangi siyasi partilerle olacaksa Millet İttifakı, bunlar ortaklaşılarak yapılacak işler. Ben kendi adıma konuşabilirim. “Türkiye’nin geleceğini ferdî amaçlarla zora sokmayacağım” diyorum.

‘BANA 15 GÜN KALA İSTİFA ET DİYE TELEFONLAR AÇILDI’

Ben 24 Haziran’dan kendime çok değerli bir ders çıkardım. Dayanılmaz bir heyecan estirildi, ‘birinci çeşitte alıyoruz’a gidildi. Akademik meslek yapan şahıs olarak çalışıp ders çıkardım. Ne oldu? Bana telefonlar açıldı, ‘istifa et’ diye 15 gün kala. Birinci çeşitte yapıyoruz, sen bu işi bozuyorsun diye. Ağzımı açtım mı! Zora sokacak bir cümlemi duymadınız. Sonra seçimler bitti, Sayın İnce ile ikimizin aldığı oy Sayın Ekmelettin İhsanoğlu kadar.

‘2. CİNSE KALINABİLİRDİ’

Tıpkı muhalif seçmen “neden YSK önüne gitmediniz” dedi. Ben 7.3 almışım neyine itiraz edeceğim. Lakin o seçmen –bana daha az – İnce’nin önüne o faturayı koydu. 1. çeşitte kazanılacağına inandırıldığı için, gerçeklikten kopulduğu için. Halbuki 2. tipe kalınabilirdi. O seçmene benim kızma hakkım yok. Onun umudunun aşağı düşmesinde rol sahibi olmuş oldum. Akşener’den değil muhalefet yapanların tümünden bahsediyorum. O umudu tekrar tahkim etmek bizlere düşüyor. 31 Mart projesi bunun bir yapıtıdır. 31 Mart’ın ısrarla altını çizmemin nedeni Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili bir ölçü olsun… Bunu CHP’ye yahut bir öteki partiye karşı ön almak için söylemiyorum. Bu dersi çalıştığım için partimi topladım ve biz eylül ayından itibaren ittifakı konuştuk. Tekrar bu birlikteliğin oluşmasını sağlayan teklifi götüren biziz. Buradaki gaye İstanbul’du. ‘İstanbul alınamaz, Tayyip Beyefendi vermezdi!’ İstanbul’da İmamoğlu’nu tercih eden Sayın Kılıçdaroğlu. Benim en ufak tesirim yoktur. Sayın İmamoğlu’nun yaptığı kampanya ekmeklere yağ sürmedi. İlçe ilçe dolaştı. 4.5 milyon, havuz medyasının manşet yaptığı mitingler olmadı.
-24 Haziran’da maksat herkesin aday çıkarması ve seçimi 2. tipe taşımaktı…
Başlangıçta öyleydi. Artık kimlerle olacağımız aşikâr değil. Ben yalnızca o kampanyadaki sistematiğin insanları, muhalif seçmeni nereye getirdiğini söylüyorum. (24 Haziran için) Bu sonuç İstanbul’da 248 bin belediyede CHP’ye oy veren seçmenin sandığa gitmemesine neden oldu. Beni Sayın Erdoğan ne vakit hapsettirmeye kalktı. ‘Merhaba teröristler’den sonra… Neden? 350 binden fazla da AK Parti seçmeni sandığa gitmedi. Yüzde 70’i dindar Kürt.

‘GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİŞ İTTİFAKI OLABİLİR’

-Muhalefet güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyor, modeller açıklıyor. Sizi buluşturacak olan ittifak, ‘güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş ittifakı’ olabilir mi?
Muhtemelen o denli olur… Ben heyecanla davranmanın hakikat olmadığına inanıyorum. Siz bunları bulmak istiyorsunuz, haklısınız fakat burada da yürüyen bir şey var. Günün sonunda hepimiz muhalefetiz. Bu muhalif alana ziyan verecek bir sistemin içinde olmamamız gerekiyor.

Gazete Duvar