ANKARA – GÜZEL Parti Genel Lideri Meral Akşener partisinin küme toplantısında konuştu. Akşener’in gündeminde Garê operasyonu, ekonomik sıkıntılar ve yeni anayasa vardı.
Akşener’in konuşmasında öne çıkan başlıklar şöyle oldu:
EVLATLARIMIZA NE OLDUĞUNU BİLMEK İSTERİZ: Gara’da, lanet terör örgütü PKK’ya yönelik operasyon, ulusal bir sıkıntıdır. Hasebiyle, üzerinde konuşan herkesin, kelamlarına dikkat etmesi gerekir. Lakin bu dikkat, yapılan bir yanlış varsa, bir kusur varsa, üzerini örtmek için mazeret olamaz. Başarılı operasyonların muştusunu kendi verip, felaketlerin açıklamasını, valilere, bakanlara havale etmek, devletin değil, algının idaresidir. Ulusal güvenliğimizi ilgilendiren alanlarda, sessizliği anlar, hürmetle da karşılarız. Lakin evlatlarımıza ne olduğunu, doğal olarak bilmek isteriz. Bugüne kadar, bu cins operasyonları muvaffakiyetle yürüten, bu mevzuda dünyaya örnek olan kahraman askerlerimizin, neden bu türlü bir sonuçla karşılaştığını öğrenmek isteriz. Bu işte, siyasetin parmağı var mı, yok mu bilmek isteriz. Bu aziz milletimizin en doğal hakkı, bizim de milletimize karşı vazifemizdir.
FELAKETTEN SİYASET DEVŞİRME PEŞİNDE KOŞABİLİRSİNİZ, BİZ KOŞMAYIZ: Siz, şehit anasını kongreye canlı bağlayıp, felaketten siyaset devşirme peşinde koşabilirsiniz. Biz koşamayız. Siz, toplumsal medyada, meclis kürsülerinden linç kampanyaları başlatıp, şehitlerimizi sizden olmayana saldırmak için araç yapmaya cüret edebilirsiniz. Biz edemeyiz. Siz, ülkemize yaşattığınız her felakette takındığınız aymaz halla, “Şov devam etmeli.” diyebilirsiniz. Biz diyemeyiz. Demeyeceğiz!
SAYIN ERDOĞAN’I ŞİDDETLE UYARIYORUM: Bilhassa devleti yönetim edenlerin her kelamlarına dikkat etmeleri gerekir. Devleti yönetim edenler, terör örgütünün alıkoyduğu evlatlarımıza, “Esir” demez, diyemez. Devletin doruğu, bu ülkenin kahraman evlatları için “Esir” sözünü kullanamaz. Siz hiç yabancı devlet vazifelilerinin, kaçırılan vatandaşları için “esir” dediğini duydunuz mu? Esir, savaşta alınan tutsaktır. Türkiye savaşmıyor, Türkiye terörle uğraş ediyor. Buradan Sayın Erdoğan’ı şiddetle uyarıyorum: Şuursuz şuursuz, keyfine nazaran söylediğin her kelam, ileride karşımıza çıkar. Ve senin iş bilmezliğinin faturasını bu aziz millet öder. Unutma! Sen bu devleti, 83 milyon ismine temsil ediyorsun. İşini önemli yapacaksın, ağzından çıkana dikkat edeceksin.
ULUSAL YAS İLAN ETMEK İÇİN DAHA NEYİ BEKLİYORSUN: Sayın Erdoğan; evlatlarımızı teröre şehit verdik. Milletimizin canı yanıyor. Türkiye’ye, afra tafra yapan Suud’ların hükümdarı öldüğünde, ilan ettiğin yası, evlatlarımıza neden çok görüyorsun? Ulusal bir problemde, ulusal bir acıda, ulusal yas ilan etmek için daha neyi bekliyorsun? Rengini, şehitlerimizin, o kahramanlarımızın kanından alan ay yıldızlı bayrağımızı, yarıya indirmemekle, neyin hesabını yapıyorsun? Yoksa sen de minik ortağın üzere, “Aman canım, 13 kişi öldü diye yas mı ilan edilirmiş?” diyorsun?
SENİN İŞİN “ŞEREF DAĞITMAK” DEĞİL, O ANALARIN EVLATLARINI YAŞATMAKTIR: Gara’daki operasyonda yaşananlar, senin için ulusal yas değilse nedir? Senin işin, kongre salonunda, yüreği yaralı bir anayı telefona bağlatıp, “şeref dağıtmak” değil, o anaların evlatlarını yaşatmaktır. Gara’daki kahrolası o mağara, lebalep şehit doluyken; sen, “pandemiye karşın kongre salonu lebalep dolu” diye sevinemezsin. Bu türlü şuursuzluk, bu türlü aymazlık olmaz. Biz seni, bu türlü bir acının akabinde, bir seferlik da olsa, her zamanki lakayt hallerini bırakıp, gök kubbeyi katillerin başına yıkacak bir çalışmada görmek isterdik. Bir kerelik da olsa, ayrıştırmak yerine, birleştirdiğini görmek isterdik. Bir kezlik da olsa, kürsülerde, Ak Parti genel liderini değil, memleketin Cumhurbaşkanı’nı görmek isterdik. Siyaseten lazım olduğunda, gömleğinin kollarını sıyırıp, harekat odasından fotoğraf vermeyi biliyorsun. Buyur! Bu günler, tam da o harekat odasında olman gereken günler. Poz vermek için değil, işini yapmak için orada olman gereken günler. Lakin sen ne yapıyorsun? Partinin kongrelerinde, boynunda spor kulübü atkısıyla, espriler yapıp, şakalaşıyorsun. Sarayda konserler düzenletip, hoşça vakit geçiriyorsun. Bu türlü şımarıklık, bu türlü izansızlık olmaz. Bu türlü devlet yönetilmez.
“DURMAK YOK, SIRITMAYA DEVAM” MI DİYECEKSİNİZ?: Bizlerin yüreği yanarken, kongre heyecanlarına, tam gaz devam eden Sayın Erdoğan’ın, o ibretlik kelamını tekrar hatırlatmak isterim. Dedi ki; “Bakın bir kongre yapıyoruz. Salgının olduğu günlerde kongre yapıyoruz. Salon lebalep dolu.” Bunu bir de utanmadan, sıkılmadan, sevinerek söyledi. E biz de doğal olarak soracağız: Salonların lebalep dolmasından mutlusun da, on binlerce esnafımızın, milyonlarca vatandaşımızın günahı ne Sayın Erdoğan? Dükkanını açamayan esnafımıza, geçim sıkıntısı çeken milletimize geldi mi, “Maske, uzaklık, temizlik” demeyi biliyorsunuz, parti kongreleri olunca, hepsini unutuyorsunuz. Milletimize bu türlü mi örnek olacaksınız? Dükkanın kapısını açtırmayıp, açlığa mahkum ettiğiniz esnafımızı, çalışanlarımızı, kongre salonlarını lebalep doldurarak mı doyuracaksınız? Pandemi boyunca ailesinden uzak kalma kıymetine, virüsle kelle koltukta çaba eden sıhhat çalışanlarımızın yüzüne nasıl bakacaksınız? Hiç mi utanmayacaksınız? Hiç mi sıkılmayacaksınız? Yoksa kongrelerinizdeki üzere, “Durmak yok, sırıtmaya devam.” mı diyeceksiniz?
SENİN İSMİNE UTANMAKTAN BIKTIK, SEN BİZLERİ UTANDIRMAKTAN BIKMADIN: Devlet insanlığı bu türlü vakitlerde aşikâr olur. Devlet ciddiyeti bu türlü vakitlerde lazım olur. Oturulan koltuğun hakkı bu türlü vakitlerde verilir. Ne var ki sen, daha nicesinde olduğu üzere bu felakette de sınıfta kaldın. Hani bazen oburu ismine utanırsın ya; biz, senin ismine utanmaktan bıktık, sen bizleri utandırmaktan bıkmadın Sayın Erdoğan.
CEHALETOKRASİ GİDECEK, DEMOKRASİ GELECEK: Düzgünleştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem teklifimize ilgi gösterdiği için, iktidarı bir panik havası aldı. Ne yaptılarsa olmadı, hangi yapay gündemi deneseler tutmadı. İşin içinden çıkamayınca da, paniğe kapılıp, telaşla yeni anayasadan bahsetmeye başladılar. Memleket bu haldeyken, “Yeniden kuruluş anayasasından” bahsedecek kadar, kendinden geçmiş bir iktidarın, sonu gelmiş demektir. Tarihi, dizi isimlerinden öğrenen, o bilgisiz ve benzerleri bilmez fakat, ben hatırlatayım. Son yurdumuzda, bin yıldır, yıkılan ya da kurulan bir devlet yoktur. Her Türk devleti, bir silsilenin modülüdür. Bizim için Devlet, Ebed Müddet’tir. Siz istediğiniz kadar uğraşın, Türk Devletsiz, Türk vatansız kalmaz. İşte o nedenle, Türkiye’ye, her alanda yük olan bu zihniyeti, ve onun eseri olan bu sistemi değiştireceğiz. Adamına nazaran hukuk gidecek, herkes için adalet gelecek. Cehaletokrasi gidecek, demokrasi gelecek. Eşin dostun yandaşın iktidarı gidecek, milletin iktidarı gelecek. Türkiye güçlü, milletimiz memnun, haneler huzurlu olacak.
Gazete Duvar
