CHP Parti Sözcüsü Faik Öztrak parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu. CHP MYK toplantısı sonrasında Sedat Peker’in yayınladığı görüntülerle gündeme gelen tezleri pahalandıran Öztrak, “Uğur Mumcu’nun katledilmesiyle ilgili, ortaya atılan savlar yenilir, yutulur cinsten değil. Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, artık o tuğla çekilmelidir” sözlerini kullandı.
Balkan göçmenleri için “Yüzde 90’ı selanik göçmeni ve sabetayist, müslümanlığa girmiş gözüken yahudiler” diyen Akçakoca İlçe Müftüsü Şaban Soytekinoğlu’nun kelamlarını eleştiren Öztrak, “Akçakoca ilçe müftüsünün koltuğunda oturan bir kendini bilmez hadsiz, güya bir devlet vazifelisi, bu ülkenin asli ögesi olan birtakım yurttaşlarımıza, kaybedilmiş topraklarımızın aziz anılarına, hem de cami minberinden, ağır ve kabul edilemez hakaretler etti. Bu müftü, bu makama layık değil. İlk Diyanet İşleri Liderimiz Rıfat Börekçi’nin, ulusal ruh ve imanının yanından bile geçmemiş bu şahıs, o koltukta bir dakika dahi oturamaz. Hiç kimsenin, fakat hiç kimsenin, hele hele maaşını milletin ödediği, devlet memuru makamını işgal eden birinin, toplumu bölmeye ve parçalamaya yönelik kelamlarını, kin ve nefret kusmasını asla kabul etmeyiz. Bu adam hakkında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın soruşturma başlatması, açığa alması yetmez. Savcılar bu kendini bilmez hakkında halkı kin ve düşmanlığa sevk etmekten, derhal yasal süreç başlatmalıdır. Devlet olmanın gereği budur” diye belirtti.
Sedat Peker’in yedinci görüntüsüyle gündeme gelen hususları ele alan Öztrak, “Türkiye bir mafya elebaşının ifşa ve itiraflarını tefrika halinde izliyor. Mafya-siyaset-ticaret ekseninde patlayan kanalizasyondan, ortalığa tahammül edilemez kokular saçılıyor” dedi.
Öztrak’ın açıklamalarından satır başları şöyle;
FAİLİ MEÇHULLERİ AYDINLATACAĞIZ: Savlar müthiş, saray sosyetesine mensup birçok kişi zan altında… Türkiye’ye yönelik uyuşturucu rotaları, Kolombiya’da ele geçen kokainler, Venezuela üzerinden gelen uyuşturucular, mafya-siyaset-ticaret şeytan üçgeni, faili meçhul cinayetler ve bunların faillerine ait yeni tezler var. Uğur Mumcu’nun katledilmesiyle ilgili, ortaya atılan tezler yenilir, yutulur cinsten değil. Bu çürük duvardan çekilmesi gereken hangi tuğla varsa, artık o tuğla çekilmelidir. Faili meçhullerin aydınlanması için Türkiye’nin bu kirli idareden kurtulması gerekir. CHP iktidara geldiğinde faili meçhulleri aydınlatacağız.
MEMLEKET NARCOS SETİNE DÖNMÜŞ: Memleket, memleket olmaktan çıkmış. ‘Narcos’ setine dönmüş. Adalet Bakanı susuyor. Bağımsız ve tarafsız yargı susuyor. Cumhuriyet savcıları susuyor. Havuz medyası susuyor. Bir İçişleri Bakanı konuşuyor o da milletvekillerini zan altında bırakıyor, TBMM Lideri susuyor. Fakat en değerlisi, işler iyi giderken ‘bu ülkede her şeyin sorumlusu benim ben’ diyen Erdoğan’ın artık gıkı çıkmıyor. Hiçbir şey yokmuş üzere ‘dördüncü yargı paketi yolda’ masalları anlatıyor. Hayırlara vesile olur inşallah… Lakin bugüne kadar açıkladığı her pakette yargıda işler düzelmeyi bırakın, daima daha berbata gitti. İnsan yalnızca konuştuklarından değil, sustuklarından da sorumludur. Hele hele bu türlü devirlerde, konuşması gerekenler susarsa, sükût ikrardan gelir.
VAZİFESİ OĞLUNUZA KİM VERDİ?: Son Başbakan’ın oğlu Venezüella’ya yardım için, test kiti ve maske götürmüş. Gittiği periyotta, Türkiye’de günlük hadise sayıları 15 bin 755. Venezuela’da 317. Filistin’de ise bin 329. Venezuela’ya maske ve test kiti taşıma misyonunu oğlunuza kim verdi? Resmi heyetle Venezüella’da nasıl denk geldi? Madem, bir yardım yapılacaktı, hadise sayısı Venezuela’nın dört katı olan Filistin’e yardım etseydiniz ya. Aziz milletimiz bu yapılan açıklamalardan ‘Mutmain’ olmamıştır. Memleketteki bu hüzünlü tablonun sorumlusu aşikardır. 20 Temmuz sivil darbesinin akabinde başlayan otoriterleşme süreci, devleti tahrip etmiştir. ‘Devlet güvenliği’ diyerek, hukuk güvenliği yok edilmiştir. Merhum Uğur Mumcu’nun yıllar evvel dediği üzere; ‘Bir ülkede devletin güvenliği ile hukukun güvenliği eş manalıdır. Devlet güvenliği ismine, hukuk güvenliğinin ortadan kaldırılması, demokrasi ve hukuk devleti için iİleride onarılamaz yaralar açar.’ İşte bugün Türkiye’de olan da tam budur. Bu ucube vesayet sistemi, bu tek kişi rejimi, hukuku katlediyor. Bu ucube tertipte, kurumlar çöküyor. Hak, hukuk, adalet çöküyor. Ahlak, edep, adap çöküyor. Liyakat çöküyor. Tüm bunlarla bir arada de bir vakitler dünyada yükselen yıldız olan bir iktisat çöküyor. Millet aşını, işini, varını-yoğunu yitiriyor.
128 MİLYAR DOLAR: Kayıp 128 milyar doların hesabı hâlâ ortada yok. İktisada “sahte istikrar makyajı” yapıp seçim kazanmak, sarayın kibirlisinin kerameti kendinden menkul, “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisini ispat etmek için, dışa açık bir iktisatta, iş bilen hiçbir idarenin yapmayacağını yaptılar. Hem faizi hem de döviz kurunu düşük tutmaya kalktılar. Bunun için döviz ve faiz baronlarına, yandaşlara milletin döviz rezervlerini ucuza peşkeş çektiler. Milletin 128 milyar dolarını, Merkez Bankası’nın art kapısından, hukuksuz bir biçimde buharlaştırdılar. Milletin emek emek biriktirdiği dövizlerini, Merkez Bankası’nın elinden alıp siyasetçinin elinde oyuncak ettiler. Artık hem faiz hem döviz kuru hem de enflasyon rekorlar kırıyor. Niçin? Zira Merkez Bankası’nın kasasında kâfi döviz rezervi kalmadı.
BORÇ YÜKÜMÜZ SIÇRIYOR: Milletlerarası Para Fonu’nun bilgilerine nazaran, 75 gelişen ve yükselen iktisat ortasında, kısa vadeli dış borcuna nazaran en az rezerve sahip beşinci ekonomiyiz. Damat ve kayınpeder bir yandan 128 milyar doları sattılar, bir yandan da bunun üstünü örtmek için ekonomistlerin “ilk günah” dedikleri günahı da işlediler. Milletten altınla, dövizle borçlandılar. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı, geçtiğimiz mart ayında açıkladığı aksiyon planında, “İç borçlanmada döviz cinsi borçlanmayı azaltacağız” diye kelam verdi. Fakat bu yılın birinci üç ayında yapılan iç borçlanmanın yüzde 39’u, döviz cinsinden. Döviz cinsinden iç borçlanma, 2017 ekim ayına kadar sıfırken, artık iç borç stokunun dörtte biri döviz ve altın cinsinden. Devletin borcu da yandaş müteahhitlere dövizle verilen garantiler üzere kur arttıkça, durduk yerde artıyor. Borç yükümüz sıçrıyor. 128 milyar dolar gittiği için de dolar ve altın en ufak bir belirsizlikte artıyor. Salgın periyodunda Brezilya ile bir arada G-20’deki emsal ekonomiler içerisinde borç yükü en süratli artan ülkeyiz. 128 milyar doları buharlaştıranlar ekonomiyi kısır döngüye soktular. Artık kuru tutmak için yüksek faize mahkûmuz.
KAŞIKLA VERDİKLERİNİ KEPÇEYLE GERİ ALDILAR: Bizim zorlamamızla, 1 milyon 150 bin esnafa 3 bin lira, 235 bin esnafa 5 bin lira yani toplamda 1 milyon 384 bin esnafa, 4 milyar 622 milyon lira karşılıksız, şartsız takviye vereceklerini açıkladılar. Lakin daha haftasında, kaşıkla verdiklerini kepçeyle geri aldılar. Zira hovardalıkları ve beceriksizlikleri nedeniyle, bütçede millet lehine oyun alanı bırakmadılar. Akaryakıttan alınan ÖTV’yi artırdılar. Akaryakıtın litresine 55 kuruş, mazotun litresine 67 kuruş, otogazın litresine 35 kuruş artırım geldi. Bu artırımlarla haziran-aralık periyodunda, milletten toplanacak ek ÖTV, yaklaşık 12 milyar lira. Yani ÖTV artışıyla milletin cebinden çekilip alınacak para esnafa verilecek hibenin neredeyse üç katı.
Kalan 8 milyar lira da milletin sırtına beceriksizliklerinin faturası olarak bindirildi. Tekrar “Bir kuruş vermeden yapıyoruz” dedikleri, Kamu Özel İşbirliği projeleri için, yalnızca 2020’nin birinci 4 ayında, yandaş müteahhitlere bütçeden 10 milyar 297 milyon TL ödediler. 1,5 milyon esnafa 4 milyar 622 milyon lira, beş müteahhide, 10 milyar 297 milyar lira. Nerede hak, nerede hukuk, nerede adalet? Esnafımız bunların ne yaptığını görüyor, notlarını veriyor, yerlerine göndermek için de sandığı sabırsızlıkla bekliyor.
ÜLKEDE İŞSİZLİK TSUNAMİSİ YAŞANIYOR: Bu ülkenin dara düşen esnafı, kahvecisi, kokoreççisi, gelecek umudu kalmayan genci, müzisyeni, sanatkarı, işsizi, borçlarının altında ezilen çiftçisi canına kıyıyor. Saray ahalisi, keyif içinde gününü gün ederken, millet işsizlik ve hayat pahalılığı sarmalında kıvranıyor. Ülkede işsizlik tsunamisi yaşanıyor. 10 milyondan fazla işsizimiz var. Yani çalışma çağındaki neredeyse her üç şahıstan biri işsiz… Geleceğimizin teminatı gençler iş bulamıyor. Gelecek umutlarını yitiriyor. Gencecik evlatlarımız, öteki bir ülkede oturma ve çalışma hayali kuruyor. Bu fırsatı yakalayan gençlerimizin, sevinçten ortalığı ayağa kaldırdığı paylaşımları, bizim içimizi acıtıyor. 5 milyon 700 bin gencimiz ne okuyor ne de bir işte çalışıyor. Okumak da yarar etmiyor, üniversite mezunu işsiz sayımız 1 milyonun üstünde. Enflasyon canavarı milletin kanını emiyor. Uzun uzadıya hesaba gerek yok. Bugün bir marketten çıkanların, bir pazardan çıkanların yüzündeki şaşkınlığa, ümitsizliğe bakın kâfi. Millet bu işsizliğin, bu yoksulluğun sorumlusunun kim olduğunu biliyor. “Bu işi sandık temizler” diyor. Gereğini yapmak için sabırsızlıkla seçimi bekliyor.
KURAKLIK NEDENİYLE BANKALARIN BORÇLARA YAPILANDIRMA YAPMASI GEREK: Bu sene Marmara Bölgesi hariç, yurdun her bölgesinde yağışlar düşük seyrediyor. Pek çok bölgemizde önemli kuraklık yaşanıyor. Kuraklık randımanı düşürecek, çiftçi üretim için harcadığı parayı geri alamayacak. Konya’da ekilmiş buğday tarlalarının birçoklarında, hayat belirtisi yok. Kıraç alanlarda rekoltenin yüzde 100 düşeceği söyleniyor. Şanlıurfa’da arpa hasadında, randıman kaybının yüzde 70 olduğu görülüyor. Aydın’da çiftçi su yokluğundan, daha az su isteyen eserlere yöneliyor. Denizli’ye giden arkadaşlarımızın bildirdiğine nazaran yulaf tarlalarında durum felaket. Çiftçilerimiz, “Eskiden 200 balya çıkan tarladan bu yıl 50 balya çıksa şükür” diyor. Tarımda acil bir hareket planı gerekiyor. Çiftçinin hem bu sene yaptığı masrafı çıkarması hem önümüzdeki devirde tarlasını ekebilmesi için önemli dayanakların hayata geçirilmesi gerekiyor. Kuraklık nedeniyle özel bankalara olan borçlarının da uygun kurallarda ertelenmesi için derhal adımların atılması, çiftçi borçlarının faizlerinin silinip dayanak alacaklarına mahsup edilmesi ve bu biçimde tekrar yapılandırılması kaide.
LAKİN SANDIK TEMİZLER: Tüm bu koşullar altında yapılacak aşikardır: Sandığı milletin önüne koymak! Bu ortalığa dökülen pisliklerin siyasi hesabını, artık lakin ve lakin sandık temizler. Her yanına cürüm ve cüruf bulaşmış Mafyokrat Cumhur İttifakı, yaptıklarının tüzel hesabını ya artık ya da biz geldiğimizde kurulacak TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nda ve tarafsız, bağımsız yargı önünde verecektir. Tekrarlıyorum; sandıktan korkmayın, milletten kaçmayın. (HABER MERKEZİ)
Gazete Duvar
