ANKARA – İdam cezasının geri getirilmesini talep eden Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin akabinde mevzuya ait bir açıklama da TBMM Lideri Mustafa Şentop’dan geldi. Bahçeli’ye takviye veren Şentop, “Çok sonlu olarak, belirli hatalara mahsus olmak üzere idam cezasının bulunması gerektiği kanaatindeyim” dedi.
İktidar kanadının idama ait açıklamalarına reaksiyon gösteren CHP’nin Genel Lider Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, hazırladığı haftalık kıymetlendirme raporunda bu tartışmaları kıymetlendirdi. İktidarın, iç ve dış sıkıntıları, ekonomik tabloya dair tenkitleri gözden uzakta tutmak için idam tartışması açtığını belirten Toprak, “Kadına,çocuğa karşı şiddeti, cinsel istismar ve ayrımcılığı yasaklayan İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışan bir iktidarın artık bu hatalar için idam cezasını gündeme taşıması samimiyetsiz bir siyasi manevradır” dedi.
‘İKTİDARIN SAMİMİYETSİZLİĞİNİ SERGİLİYOR’
Türkiye’nin yakın periyodunda siyaseti hareketlendiren çoklu baro tasarısı, Ayasofya’nın açılışı, internet ve toplumsal medya yasakları ve Karadeniz’de doğal gaz bulunması üzere örneklerin akabinde iktidarın bu kere idam tartışmasını gündeme getirdiğini belirten İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’a nazaran bu tartışma iktidarın kendi içindeki danışıklı atılımlardan biri. İdam tartışmasının bugüne kadar birçok defa gündeme getirildiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Meclis kabul ederse ve önüme gelirse ben onaylarım” dediğini hatırlatan Toprak, “İdam cezası için iktidar ortaklarından şimdiye kadar bir yasa teklifi gelmiş değil” sözlerini kullandı ve şunları söyledi:
“AK Parti Küme Başkanvekili de iktidar ortağının attığı pası alıp, ‘Vatandaşlarımız idam cezası istiyorsa biz de parlamentoda bunun gereğini yapmak zorundayız’ diyerek tartışmaya takviye veriyor. 2011 yılında birinci imzayı Türkiye’nin attığı bayan ve çocukların korunması, bayana, çocuklara yönelik şiddet, istismar, cinsel taciz, aile içi şiddetin, cinsel ayrımcılık ve cinayetlerin önlenmesini içeren İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi kendi içinde gündemine alarak savunan iktidarın, artık tıpkı münasebetlerle bu hatalar için idam cezasını önermesi inandırıcı değildir. Kaldı ki, mevcut kanunların yargı makamlarınca tam olarak uygulanması durumunda bile bu ve misal pek çok kabahatin önlenmesi, cezasız kalmaması imkanlı iken yaşanan gerçekler iktidarın bu husustaki samimiyetsizliğini sergilemektedir.”
Pek çok bayan cinayetinde polise, savcılıklara yapılan müracaatların sonuçsuz kaldığını, müdafaa ve uzaklaştırma taleplerinin uygulanmadığını, faillerin yargı kararlarına karşın rahatlıkla bu hareketleri gerçekleştirdiklerini belirten Toprak, “Artık cezasızlık, yaptırımsızlıkla cesaretlendirilen şiddet, taarruz, taciz, tecavüz ve cinayet faillerine karşı toplum toplumsal medya kampanyalarıyla isyanını, reaksiyonunu dillendirmek dışında seçeneksiz kalmaktadır” dedi.
‘PEK ÇOK TECAVÜZ ZANLISI ÂLÂ HAL İNDİRİMİNDEN YARARLANDIRILIYOR’
Raporunda, “Aylardır kayıp olan üniversite öğrencisi Gülistan Doku vakasında kuşkulu olarak ismi geçen kişi, babası polis olduğu için gözaltına bile alınmazken, pek çok şiddet, tecavüz, istismar, cinayet zanlısı duruşmalarda iyi hal indiriminden yararlandırılarak kısa müddette tahliye edilmektedir” sözlerine yer veren Toprak şunları kaydetti:
CEZALARIN AĞIRLAŞTIRILMASI KONUSUNDA TAKVIYEMIZI VURGULAMAK İSTERİM: Küçücük kız ve erkek çocuklarının dini cemaat, tarikat okullarında, iktidara yakın vakıf yurtlarında, dergâhlarda maruz kaldığı taciz ve tecavüzlerin, cinsel istismarların üzeri örtülürken, delilli evraklı haberlere mahkemelerce erişim yasağı getirilmektedir. Bilakis bu haberleri yazan gazetecilere, yayın organlarına davalar açılmaktadır. Maddelerin adil ve ödünsüz uygulanması, cürmün cezası kalmamasıyla bile pek çok vakanın önlenmesi mümkündür. Bayana ve çocuğa şiddet, istismar, tecavüz kabahatlerinin cezalarının ağırlaştırılması konusunda ise iktidarın meclis önüne getireceği her türlü düzenlemeye sonuna kadar takviyemizi peşinen vurgulamak isterim.
İKTİDARIN EVVEL YAPMASI GEREKENLER VAR: İdam cezası tartışması açarak gündemi değiştirmeye çalışmak yerine iktidarın öncelikle yapması gereken; buyruğundaki kolluk güçlerinin, polisin, jandarmanın bu tıp hadiselerde vazife ve sorumluluğunu tam olarak yerine getirmesini, muhafaza, uzaklaştırma kararlarının gereğinin hayata geçirilmesini sağlamak, bunun için siyasi iradesini açık ve net biçimde ortaya koymaktır.
ANAYASANIN 15. UNSURU DÜZENLEMENİN GERİYE YÜRÜMESİNİ ÖNLÜYOR: İdam cezasının geri getirilmesi Türkiye’nin 1954 yılında imzalayıp mecliste onayladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) çekilmesi manasına gelmektedir. Bunun sonucu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden (AİHM) ve Avrupa Konseyi’nden çıkarılmak, bu memleketler arası kurumlardaki üyeliğin askıya alınması ve dışlanmaktır. Doğal ki birebir vakitte AB’ye tam üyelik adaylığının rafa kaldırılması, müzakerelerin sonlandırılması, Avrupa kurumlarından Türkiye’nin çıkartılması, Gümrük Birliği Anlaşması’nın askıya alınmasıdır. Bütün bu süreçlerin Türkiye’ye çok ağır siyasi, ekonomik, diplomatik bedelinin olması kaçınılmazdır. Meclisteki sayısal çoğunlukları idam cezasını getirmek için kâfi olabilir. Lakin anayasamızın 15’inci unsuru bu türlü bir düzenlemenin geriye yürümesini önlemektedir.
ANAYASANIN 15’NCİ HUSUSU NE DİYOR?
“Savaş, seferberlik (…) yahut fevkalâde hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen yahut büsbütün durdurulabilir yahut bunlar için anayasada öngörülen teminatlara alışılmamış önlemler alınabilir. Birinci fıkrada belirlenen durumlarda da, savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen vefatlar (…) dışında, kişinin yaşama hakkına, maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz; kimse din, vicdan, niyet ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan ötürü suçlanamaz; hata ve cezalar geçmişe yürütülemez; suçluluğu duruşma kararı ile saptanıncaya kadar kimse hatalı sayılamaz.”
Gazete Duvar
