CHP Merkez İdare Konseyi Genel Lider Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Toplantı devam ederken basın mensuplarına açıklama yapan Parti Sözcüsü Faik Öztrak, gündeme ait değerlendirmelerde bulundu.
Öztrak’ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
BUNLAR İÇİN VARSA YOKSA KENDİ İMAJLARI: Bugün 8 Mart. Tüm bayanların, 8 Mart Dünya İşçi Bayanlar Günü’nü kutluyoruz. Türkiye’de bayan olmak çok sıkıntı. Bu ülkede 92 yaşındaki bir bayan, cinsel hücuma uğrayıp, hunharca katledildi. Fecî bir olay lakin İçişleri Bakanlığı artık bu yırtıcı cinayeti bırakmış, failin elindeki üç hilal dövmesinin neden yayın organlarında gösterildiğinin kaygısına düşmüş. Bunlar için varsa yoksa kendi imajları, varsa yoksa kendi prestijleri. Cumhur İttifakı ortakları imajlarını kaygı edindikleri kadar, bayana yönelik şiddeti sıkıntı edinmiyor. Tekrar daha 2021’in birinci iki ayında, bu ülkede 51 bayan cinayeti gerçekleşti. Hafta sonu Denizli’de, bugün Antalya’da yeni bayan cinayeti haberleriyle sarsıldık.
ARTIK DAHA FAZLA CAN YİTİRMEYELİM: Bayana yönelik şiddetin araştırılması için, CHP olarak TBMM’ye sayısız araştırma önergesi verdik, fakat hepsi de AK Parti ve MHP oylarıyla reddedildi. Yırtıcı bir bayan cinayeti ya da Samsun’da olduğu üzere bayana şiddet, toplumda büyük infial uyandırınca, saray efradı canhıraş biçimde, ‘olayın takipçisiyiz’ iletileri atıyor. Saray bilmelidir ki bayana şiddet, yalnızca “takipçisiyiz” iletileriyle durdurulamaz, devleti yönetenlerin sorumluluğu bayana şiddeti engellemektir. Kanunları uygulamaktır. Artık daha fazla vakit ve can yitirmeyelim. Bu işin üstesinden gelemiyorsanız, o koltukları fuzuli yere işgal etmeyin. Gereğini yapın. Biz açık davet yapıyoruz. Bu sıkıntıyı Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti savsaklıyorsa, sıkıntıya TBMM vaziyet etmelidir. Kanunların neden uygulanmadığının hesabını yetkililerden sormalıdır.
TÜRKİYE GENÇ BAYAN İSTİHDAMINDA OECD SONUNCUSU: 15-29 yaş ortasındaki her 100 bayandan 40’ı, ne okuyor ne de çalışıyor. Türkiye, OECD ülkeleri içinde en berbat pozisyondaki ülke. Bayanlara ne yanlışsız dürüst eğitim verilebiliyor ne de gerçek dürüst iş verilebiliyor. Bayana her alanda eşit imkanlar sağlanmadan, özlediğimiz insani gelişmişlik düzeyine ulaşamayız. Tüm gençlerimize, lakin bilhassa genç bayanlara iyi bir eğitim vermeden, ne güçlü, müreffeh bir toplum olabiliriz ne gelir dağılımındaki adaletsizlikleri çözebiliriz ne de geleceğe itimatla bakabiliriz.
BU HAREKET PLANI OKYANUS ÖTESİNE GÖNDERİLEN UCU YAKILMIŞ BİR MEKTUP MU?: 19 yıldır ülkeyi yöneten Erdoğan’ın Şahsım Hükümeti metal yorgunu, tükenmişlik sendromu yaşıyor. Millete söyleyecek kelamları kalmadı. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nden, kopyalanıp yapıştırılan prensip ve haklar, İnsan Hakları Hareket Planı denerek, 232 yıl sonra, milletin önüne getiriliyor. Milletimiz 19 yılın akabinde, aksiyon planı değil, hareket bekliyor. Millet artık uygulamayı görmek istiyor. 19 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor? Zamanlamaya bakınca, insan düşünmeden edemiyor: Yoksa bu hareket planı içeriye değil de okyanus ötesine gönderilen, ucu yakılmış bir mektup mu?
TIPKI DEREDE KAÇ KERE YIKANACAĞIZ: Birebir derede kaç sefer yıkanacağız? Erdoğan ne vakit Anayasa değişikliği dese kaybeden daima millet oldu kazanan daima Erdoğan oldu. Daima kendisine nazaran anayasa elbisesi dikti. Erdoğan 2010’da darbe anayasasını değiştiriyoruz dedi, anayasayı değiştirdikleri ortakları kalktı darbe teşebbüsünde bulundu. Anayasa değişikliği için evvel zihniyetin değişmesi lazım.
BEKLENEN TELEFON BİR TÜRLÜ GELMEYİNCE: Beyaz Saray’dan beklenen o telefon bir türlü gelmeyince Erdoğan Şahsım Hükümetinin aklına, sanki bu türlü bir deva mi geldi? Beyaz Saray’dan beklenen telefon gelmedi, ancak bir açıklama geldi. “Biden, bir noktada Erdoğan’ı da arayacakmış.” Erdoğan Şahsım Hükümetinin, ulusal olması gereken dış politikayı şahsileştirmesinin bedelini bu türlü ödüyoruz. Erdoğan’ın 4 yıl boyunca, Trump ile konuştuğu ana hususun, Reza Zarrab ve Halk Bankası davası olduğunu, Trump’ın ulusal güvenlik danışmanı yakın vakitte itiraf etti. ABD’li kongre üyeleri ve senatörler, Erdoğan’ın mal varlığını araştırma tehdidini savurunca da Suriye’de yürütülen Barış Pınarı Harekatı çabucak durduruldu. Hakaretlere, tehditlere dört başı mamur karşılık verilemedi. “Mal varlığımı mı araştıracaksanız, hodri meydan! Buyurun araştırın” diye rest çekilemedi. Bunları biz unutmadık. Milletimiz unutmadı.
RABİA SELAMLARINDAN VAZGEÇERSE ŞAŞIRMAYIN: Yıllardır söyledik. Mısır, Doğu Akdeniz’deki istikrarlar ve ulusal menfaatlerimiz açısından değerlidir. Türkiye ve Mısır esaslı ilgileri olan, tarihi bağları olan devletlerdir. Mısır ile krizin başladığı birinci günden itibaren ‘bu işi düzeltmelisiniz’ dedik. Genel liderimiz; büyükelçilerimiz Sayın Faruk Loğoğlu’nu ve Sayın Osman Korutürk’ü 2013’te Mısır’a gönderdi. 2013’ten bu yana Doğu Akdeniz’de yaşadıklarımız bizlerin telaşlarını haklı çıkardı. Erdoğan Şahsım Hükümetinin Rabia Siyaseti kuralların dayatmasıyla, geç de olsa güya değişmeye başladı. Geçtiğimiz hafta hem Dışişleri Bakanı hem de Ulusal Savunma Bakanı Mısır’a çiçek atmaya başladı. Bugün de sarayın sözcüsü Mısır’a çiçek sundu. Bu gidişle AK Parti Rabia selamlarından da vazgeçerse hiç şaşırmayın. Körfez ülkelerinden başlayarak, Doğu Akdeniz’e kadar uzanacak “refah hilalinde” Türkiye’yi değerli bir global aktör haline getirmekte kararlıyız.
ÇEKİLEN ACILARI ERDOĞAN’IN SARAYINDA DUYAN YOK: Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nın bürokrasiye hâkim olmakta zorlandığı da görülüyor. İki haftada iki TÜİK liderinin değiştirilmesi, Borsa İstanbul Başkanı’nın, söylentilere nazaran saraydan gelen müdahalelerden rahatsız olup vazifesinden istifa etmesi, Merkez Bankası’ndan 128 milyar doları buharlaştıran bürokratlara hala dokunulamaması bu tezleri kuvvetlendiriyor. Dün, bu sefer Osmaniye’den çok acı bir haber aldık. 39 yaşındaki bir müzisyen kardeşimiz işsizlik ve çaresizlik yüzünden hayatına son vermiş. Bu kaçıncı müzisyen intiharı artık biz sayamaz olduk. İnsanlarımız canlarıyla saraya ihtarname çekiyor. Ancak çekilen bu acıları Erdoğan’ın sarayında duyan yok.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI DA BİR YERLERİ AŞAMIYOR: Sonuç itibariyle Hakan Atilla bir memur, istifa da tek taraflı bir kuruluş. Neden istifa ettiğini biz bilemeyiz. Bir devir büyük bir kahraman ilan edildi, sonra da Borsa İstanbul’un başına getirildi. Hakan Atilla Saray’dan gelen baskıları artık taşıyamaz hale geldi diye. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı’nı da bu düşüncelerden haberdar ettiğini, ancak bir türlü tahlil bulunmadığını okuyor, duyuyorduk. Hazine ve Maliye Bakanı iktisat bürokrasisi üzerinde hâlâ hakimiyet kuramadı. TÜİK’in başına getirdiği lideri 2 hafta sonra vazifeden aldı. Enflasyon sayılarını mı beğenmediniz büyüme sayılarını mı beğenmediniz? Merkez Bankası kasasından 128 milyar doları buharlaştıran bürokratlar hâlâ yerlerinde oturuyorlar. Buna karşılık bakan 128 milyar doları buharlaştıran damada güzellemeler yapıyor. O denli anlaşılıyor ki Sayın Bakan da bir yerleri aşamıyor. Sanki Hakan Atilla’nın istifası Biden’a gönderilen ucu yanık mektubun bir eki midir? Bunu da sormak lazım.
ERDOĞAN HÜKÜMETİ AŞI İDARESİNDE DE ÇUVALLADI: Bu ortada salgın cephesinde de denetim kaybedildi. Günlük olay sayıları 11 binin üzerine yerleşti. Aşılama suratı yine düşmeye başladı. Ortada salgınla çaba stratejisi yahut bilimsel salgın idaresi yok. Onun yerine çamura yatma var. Fatura millete yıkılmaya çalışılıyor. Valilerden vatandaşlara, “Yeniden kapanma olabilir, dikkat edin” ihtarları arkası arkasına geliyor. Pekala bu ilçelerde siz neden önlem almıyorsunuz? Millete 100 milyon doz aşı temini taahhüdü veren bakan aşı programı riske girince sorumluluğu Genel Liderimize yıkmaya çalışıyor. Sorumluktan kaçmaya uğraşıyor. Hayırdır, Sinovac firması aşıları teslim etmiyor mu? Sıhhat Bakanı’na küstü mü? Bu türlü gayri ciddilik olmaz. Siz aşıda gerçek dürüst kaynak çeşitlemesi yaptınız da biz mi elinizi tuttuk. Hani nerede kaldı Alman aşıları? Dünyada pek çok ülke aşıda tedarik dertlerini öngörerek, kaynak çeşitlemesini çoktan yaptı. Mukavelelerini çoktan imzaladı. Erdoğan Şahsım Hükümeti, maalesef, salgın ve aşı idaresinde de çuvalladı. Bunun bedelini de milletimiz sağlıyla, canıyla ödedi, ödüyor.
ARTIK İKTİDARIN BEYİN VEFATI GERÇEKLEŞTİ: Bunların milletimize verecek bir şeyleri kalmadı. Millete söyleyecek kelamları tükendi. Artık bu iktidarın beyin mevti gerçekleşti. Yapılması gereken bu hükümetin fişinin çekilmesidir. Bunun için, bir an evvel milletin hakemliğine başvurulmalıdır. CHP hazır kendimize güveniyoruz. Türkiye’de hukuk devletinin ferdî özgürlüklerin, demokratik pahaların süratle yıpranmakta olduğunu söyleyip duruyoruz. Bilhassa bu sürecin tek adam vesayet rejimi inşası ve şahsım hükümetinin düğmesine basılmasından sonra ortaya çıktığını biz de söylüyoruz. Bu gidiş bu ülkeyle ilgili yatırım yapılabilir ülke algısını değiştiriyor.
ANNELERİN TALEPLERİNE KULAK VERİLSİN DİYORUZ: Küme Başkanvekilimiz Diyarbakır’a gittiğinde Diyarbakır annelerini de ziyaret etmiş. Biz baştan itibaren evlatlarının peşine düşen bu annelerin taleplerine kulak verilmesi gerektiğini sıkıntılarının çözülmesi gerektiğini, bunu devletin bir an evvel yapması gerektiğini söylüyoruz. Bizi Diyarbakır annelerine gitmemekle suçlayanlar küme başkanvekilimiz oraya gidince de ‘niye gitti’ diye eleştirmişler. Millet bunların ne yaptığını görüyor.
MECLİS LİDERİ BERBEROĞLU HADİSESİNİ HATIRLAMALI: AYM’ye yapılan şahsî müracaatın sonucu katılaşmadan fezlekelerin okutulmasının ortaya çıkardığı problemleri milletvekilimiz Enis Berberoğlu ile ilgili hadisede gördük. Ulusal iradeyi kısıtladı. Sonuçta ortaya çıkan vahim sonuçlar görüldü, deneyim edildi. Meclis Başkanı’nın bunları hatırlayıp TBMM’ye verilen millet iradesinin yargı tarafından inkıtaya uğratılmaması için gerekli hassasiyeti beklemek alışılmış hakkımızdır.
Gazete Duvar
