Hak savunucusu kurumlar yaptıkları ortak açıklamayla, MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin aydınlar ve gazetecilere yönelik açıklamalarına reaksiyon gösterdi.
Demokrasi İçin Birlik (DİB), Diyalog Kümesi, Doğu ve Güneydoğu Dernekleri (DGD) Platformu, Yurttaş Teşebbüsü, Ankara Fikre Özgürlük Teşebbüsü ve Fikir Kabahatine Karşı Teşebbüs tarafından yapılan açıklamada, şu sözlere yer verildi:
Bir mühlet evvel, “Cumhur İttifakı’nın ülkeyi sürüklemekte olduğu yıkıma karşı muhalefeti demokratik ittifakta buluşmaya” çağıran 805 imzalı bir metin yayınlanmış, bu metin üzerine Cumhur İttifakı ortağı ve MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli imzacıları; “Bildik aydın müsveddeleri, kiralık kalem, kelamda gazeteci, kimliksiz akademisyenler, 805 çürük şahıs, bölücü, pişkin, pislik” olarak nitelemişti.
MHP Genel Başkanı’nın gaye genişleterek sürdürdüğü bölücü telaffuzuna ve hakaretlerine reaksiyon olarak Change.Org’da başlatılan kampanyaya 6 binden fazla yurttaş daha katıldı.
HAKARET VE TEHDİTLER SÜRÜYOR
Devlet Bahçeli ihbarlarını, hakaretlerini ve amaç göstermeyi aralıksız sürdürüyor. Son olarak, Elif Çakır, Taha Akyol, Yıldıray Oğur, Ayşenur Aslan üzere gazeteci ve müellifler da Bahçeli ve basın danışmanının hakaret ve maksat göstermesinden nasiplerini aldılar.
Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hususa ait suskunlukları Devlet Bahçeli’yi ve kendisinden geri kalmayan lider yardımcılarını, teşkilat mensuplarını cesaretlendiriyor.
Bu gaye gösterme ve hakaretler sonucunda siyasîlere, medya mensuplarına, muhalif yurttaşlara yönelik hücumların ağırlaşmasının sorumlusunun yalnızca MHP üst idaresi değil, İçişleri Bakanlığı başta olmak üzere iktidarın tamamı olacağını hatırlatmak istiyoruz.
İHD: SAVCILARI MİSYONA ÇAĞIRIYORUZ
Tabir ve fikir özgürlüğüne yönelik taarruzlara İnsan Hakları Derneği de (İHD) reaksiyon geldi. Söz özgürlüğünün en geniş biçimde kullanılmasını savunmaya devam edeceğini belirten İHD şu açıklamayı yaptı: “Bununla birlikte, diğerlerine yönelik şiddeti öven, tahrik eden ve nefret söylemi niteliğindeki sözler bu kapsamda görülemez. Şayet tabir ile şiddet ortasında bu kadar yakın bir bağ varsa bu tabir çeşidi yalnızca tehlike yaratan bir söz değil direkt azmettirme olma potansiyelini de taşımaktadır ve mutlak bir biçimde tabir özgürlüğünün sonlarının dışında görülmelidir.
Bu tabir tipiyle, insan hakları hukuku bakımından, tek başa çıkma yolu ceza hukuku araçlarını işletmektir. Türkiye’nin kendi kanunlarını uygulayacak kapasitede minimum demokratik bedeli kalmışsa Devlet Bahçeli ve yardımcıları ile bu biçimde nefret söylemi ile tehdit, hakaret ve gaye gösterenler hakkında derhal tesirli soruşturma prosedürlerine başvurmalıdır. Bu sözlerin cezasız kalması, cezasızlık siyasetine yeni bir halka eklemiş olacaktır. AİHM’in Demirtaş ve Kavala kararını uygulamayan Türkiye siyasi iktidarının, Devlet Bahçeli ve grubunu mutlak dokunulmaz olarak görmesi bir kara mizah örneğidir.
Irkçı nefret telaffuzunu kullanan, bu telaffuz ile siyasetçi, gazeteci ve aydınları tehdit ve hakaret edip amaç gösterenleri kınıyoruz. Bu telaffuz ve akınlara uğrayanların haklarının savunulmasında yanlarında olduğumuzun bilinmesini isteriz.
İnanıyoruz ki, Türkiye’nin siyasi ve toplumsal muhalefeti demokrasi ve insan hakları ortak paydasında buluşacak ve Türkiye’yi bu tam kanunsuzluk halinden kurtaracaktır.” (HABER MERKEZİ)
Gazete Duvar
