Harun Tekin, Türkçe rock müziğin kendine has seslerinden… Yirmi yılı aşkın müddettir Mor ve Ötesi müzikleriyle gönlümüze yerleşmiş bir ses. Eminim bir kuşak yaptıkları müziklerle, lisan ile olan sorunlarıyla, müzik laflarındaki postmodern tutumla ve Türkiye’nin sosyolojik yapısını yeni bir boyutla ele aldıkları yapıtlarla kendi öfkelerini, sancılarını, hüzünlerini ve umutlarını yaşadılar.

MÜZIK KELAMI MÜELLIFI HARUN TEKİN

Harun Tekin kendisini müzik kelamı müellifi olarak tanımlıyor. Hal böyleyken buradan ilerlemekte yarar var. Tekin’i birinci olarak beyaz tenli, donuk bakışlı, derin müziklerin sesi olarak hatırlıyorum. Akabinde devir geçiyor, onların yaptıkları müzik genişliyor, kendi dehlizini buluyor ve aktığı yatağı besliyor, kendisiyle birlikte sürüklüyor şık olan ne varsa. Devir devriliyor ve Türkiye, son yılların en büyük kitlesel hareketlerinden ve bir devrin apolitik olmakla suçlanan gençliğinin öncülük ettiği, kimsenin sahiplenmediği (!) gelgelelim herkesin o günleri anarken gözlerinin dolduğu, göğsünde, salıncakta sallanan bir evladın hissettiği o kekremsi hisle taşıdığı Gezi fiilleri yaşanıyor. Harun Tekin, o günlerde bir sanatkarın üstlenmesi gereken değerli bir rolü üstleniyor ve hareketlerin tam kalbinde bulunuyor, bunu kitlesel muhabere aracı olan sanata, yazdığı metinlere, hayatla kurduğu bağa taşıyor. Laf müellifliği da bu noktada yeni bir mana kazanıyor, hitap ettiği kuşağın hayatla ve sanatla daha kavramsal bir bağlantı kurmasına öncülük ediyor.

SANATIN BOĞAZINI SIKAN O EL!

O günlerden bugüne baktığımızda çok şeyin değiştiğini görüyoruz. Bu değişimden elbet en çok etkilenen kesimlerin başında sanat geliyor. Yaşanan savaş, ekonomik buhranlar ne hikmetse birinci elden sanatın boğazına yapıştı. Son olarak, tüm dünyada yaşanan salgın ile karşı zıdda kalan sanat dünyası, devletten bu noktada gereksinimi olan desteği göremedi. Esin İleri imzasıyla Duvar’da yayınlanan soruşturmaya nazaran, sadece Türkiye’de 500 bin müzik emekçisi salgından etkilendi. Bunun yanına film, yayıncılık, temaşa ve asrî sanatları da eklediğimizde milyonlara ulaşan bir rakamla karşı zıdda kalıyoruz.

‘BEN DENEYECEĞİM, SONRA SIRA SİZDE!’

Dünyada, mahsusen Almanya’da bu noktada değerli önlemler alındı ve sanatkarlar hükümet tarafından finanse edildi. Türkiye’de ise şimdi bölümleşme noktasında önemli zahmetler yaşayan, telif haklarının tam manasıyla teminat altına alınamadığı ve her vakit ‘üvey evlat’ olarak görülen sanat ise kendisine yeni bir çıkış yolu aramaya başladı. Bir yandan bu çıkış yolunun ekonomik bir döngüsünün olması bir yandan da sanatsal estetiğin korunarak üretimlerin devam etmesi gerekliydi. Harun Tekin tam da bu noktada devreye girdi. Kapitalizmin çarklarına sıkışmış ve ezilmekte olan sanatta yeni bir anlayışın mümkün olabileceğini argüman ederek bir davette bulundu: Ben deneyeceğim, sonra sıra sizde!

Evet Harun Tekin’in tezi neydi? Tekin, IKRAMLAR ismini verdiği bir fiyatlı online konser yapacağını duyurdu. Bu konserin, yeni sıradanla armonisinin ötesinde, tam da Tekin’den beklenen bir öteki değerli noktası vardı. Tekin, konser gelirinin bir kısmının müzik emekçileri için kullanılacağını açıkladı. Tek notada iki güzellik!

Artık gelelim konsere… Tekin, saat 19.30’da başladığı konserde sevdiği müzikleri tek başına akustik gitarıyla çaldı. Kimimiz birinci başta yadırgadık, kimimiz meskenlerinde tek başına müziklere eşlik etti, kimimiz ise telefonlarımızla sevdiklerimize dinlettik. Tüm bunlar olurken Harun Tekin ne yaptı? Hepimizden çok heyecanlandı, yan nokta sesi titredi, yan mekan müziklere sürpriz finaller yaptı… Hayatından kesitleri müziklerle birleştirip ekranlarda onu izleyenlere anlattı.

AHMET KAYA’NIN HAYALETİ ARAMIZDA!

Kendi deyimiyle sevdiği müzikleri çaldı Tekin. Bülent Ortaçgil’den, Candan Erçetin’e uzanan bir repertuvarı izleyicilerle buluşturdu. Tekin’in, Ahmet Kaya ismine yapılan Bir Eksiğiz albümünde seslendirdiği Beni Vur ise konserin, his ve müzikal olarak en kuvvetli olduğu andı. Tekin, 99 yılında yaşanan kitlesel linç teşebbüsünü lanetlerken günümüze dair politik bildiriler vermekten de geri durmadı. Ezcümle: 99’dan bugüne Ahmet Kaya’nın hayaletinin (!) aramızda dolaştığını bir kere daha hissettik.

Yaklaşık 75 dakika süren ve 2 bin kişinin canlı izlediği ARMAĞANLAR konserinin maksadına ulaştığını söylemekte beis yok. Buradan yola çıkarak Mor ve Ötesi’nin Serseri isimli müziğindeki şu kelamlar kulağımda çınlıyor: “Devrimim benim, nedir senden çektiğim? Sen gelmedin fakat ben değiştim.”

Harun Tekin, dal olarak görülmeyen, daima yok sayılmak istenen, muktedirlerin ‘hegomanya’sı önünde direnen sanat için değişerek geldi ve devrim denebilecek bir adım attı. Müziklerini bir defa daha emekçiler çaldı.

Son lafı, bu gecenin mimarından ödünç alarak ve biraz da bozarak yazıyorum…

Aldın, verdin, salgını yendin.

Kaçtın, sattın, beş paraya sattın!

Ve elbette iyi ki doğdun, iyi ki varsın!

Gazete Duvar