ANKARA- Türkiye’nin, erkek şiddetine karşı bayanı korumak için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi’nden resmî olarak çıkmasının üzerinden bir ay geçti.

20 Mart’ta Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile mukavelenin Türkiye tarafından feshedilmesi sonrası ülke genelinde ‘İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz’ hareketleri yapılırken, bayan örgütlerince aylara nazaran hazırlanan rapor, mukaveleden çıkıldığının açıklandığı günden bu yana bayan cinayetlerinin artığını gösteriyor.

‘SON DÖRT AYDA 137 BAYAN ÖLDÜRÜLDÜ’

O denli ki Bayan Cinayetlerini Durduracağız Platformu tarafından medyaya yansıyan haberlerden oluşturulan rapora nazaran; 2021 Nisan ayında 30 bayan cinayeti işlenirken bunlardan 14’ünü kuşkulu bayan vefatları oluşturuyor. Mayıs 2021’de 17 bayan cinayeti işlenirken, 20 bayan kuşkulu bir biçimde meyyit bulundu.

Haziranda ise 18 bayan öldürülürken, 20 bayan daha kuşkulu biçimde meyyit bulundu. Temmuz ayında 20 bayan öldürülürken 12 bayan kuşkulu formda vefat etti. Bu bilgiye nazaran İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığının açıklandığı mart ayından bu yana yani son dört ayda 66’sı kuşkulu biçimde olmak üzere toplam 137 bayan öldürüldü.

‘CEZASIZLIK ALGISI GÜÇLENDİ’

Neredeyse her gün bir bayanın öldürüldüğü Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasını ‘siyasi hesap’ olarak pahalandıran bayan hakları savunucuları, Antalya’da öldürülen Azra Gülendam Haytaoğlu ile Aleyna Çakır’ın vefatının baş şüphelisi Ümitcan Uygun ile birebir konutta kalan Esra Hankulu isimli bayanın vefatına dikkat çekti.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla toplumda bayana karşı şiddetin yasal hale geldiğini ve şiddetin cezasız kaldığı algısının güçlendiğini tabir eden bayan örgütü temsilcileri ve hukukçular, iktidarın İstanbul Kontratı kararından geri adım atması davetinde bulundu.

‘KADIN CİNAYETLERİ TOPLUMDA BİR TRAVMAYA VE KATLİAMA DÖNÜŞMÜŞ DURUMDA’

Türkiye Bayan Dernekleri Fedarasyonu Lideri Canan Güllü’ye nazaran bayan cinayetleri, toplumda önemli bir travmaya ve katliama dönüşmüş durumda.

Güllü, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılan temmuz ayı içerisinde neredeyse her gün bir bayan cinayeti işlendi. Bilhassa son günlerde son günlerde Antalya’da işlenen cinayet ile Aleyna Çakır vefatında karşımıza çıkan bir sanığın yeniden kuşkulu bir bayan vefatında baş fail olarak karşımıza çıkması bu vahşeti bizlere gösteriyor. Bu insanlardaki bayan nefretinin temeline bakmak lazım” sözlerine yer verdi.

‘DAHA KAÇ BAYANIN VEFATINA SEYİRCİ KALACAĞIZ’

“Bu ülkede daha kaç bayan öldürülecek; biz daha kaç bayanın vefatına seyirci kalacağız” diyen Canan Güllü, şöyle konuştu: “Türkiye’de çocuklar, iki yaşından itibaren cehennem ve uhrevi dinler üzerinden bilgilendirilirken, bayanı da biat sistemi içine alan bir eğitim sisteminden geçiliyor. Bayan katillerini daha ne kadar hür bırakmaya devam edeceğiz; öteki bayanların da faili olsun. Nedir bu kin, düşmanlık. İstanbul Kontratı bu toplumun Anayasasıydı. Bu toplumu Anayasasından ayıran hukuksuz bir kontrat imzası karşısında uğraşımız devam ediyor.”

‘İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’Nİ UYGULA’

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla kolluğa müracaatların azaldığını belirterek, “Hâlâ bayana karşı şiddetin tarifli cürüm unsuru olmayan bir ülkedeyiz” diyen Güllü’ye nazaran iktidar bir an evvel kontrata geri dönmeli, mukavelenin unsurları aktif bir formda uygulanmalı.

Türkiye’nin demografik yapısının giderek değiştiğine de vurgu yapan Güllü, “Bu ülkede erkek şiddeti cezalandırıldığı sürece bayana şiddet azalır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin müfredata işlenmesi gerekiyor. Katalog kabahatler denen tariften bayana karşı şiddetin çıkarılması, taammüden yaralama değil, bayana karşı şiddetin boşanmış, birlikte yaşayan tüm bayanlar için şiddetin cezalandırılması gerekir. Tekrar Türk Ceza Kanunu’ndaki (TCK) indirim hususuna “kadına karşı şiddet ve çocuk istismarı hariç” ibaresi eklenmeli” diye konuştu.

‘İSTANBUL KONTRATI ‘KADIN CİNAYETLERİNİ ARTIRIYOR’ DİYEN SON BİR AYDA İŞLENEN CİNAYETLERE BAKSIN’

İstanbul Barosu Bayan Hakları Merkezi Lideri Şükran Eroğlu ise, “İstanbul Mukavelesi bayan cinayetlerini artırıyor diyenlerin son bir ayda işlenen bayan cinayetlerine bakmaları gerekiyor” dedi.

Bayan cinayetlerinde rastgele bir azalmanın olmadığını, temmuz ayında 12’si kuşkulu olmak üzere 32 bayanın öldüğünü söyleyen Eroğlu,

“Oysa ki İstanbul Mukavelesi uygulanmış olsaydı, bayanları yaşatacağı gerçeği ortaya çıkmış oldu. Biz İstanbul Sözleşmesi’ni şayet yeteri kadar uygulamış olsaydık bugün tahminen de şiddeti tedbire konusunda çok yol almış olacaktık. Münasebetiyle İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak, akabinde da çekilmek, bayanlar için hem çok inançsız bir ortam yarattı hem de hukuken yok kararında bir kararın uygulanması gündeme gelmiş oldu” değerlendirmesinde bulundu.

BAYANLAR KOLLUKTAN DÖNÜYOR: SAVCILIĞA GİDİN!

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasından bu yana erkek şiddetinin yasal hale geldiğini söz ederek örnekleriyle anlatan Eroğlu, şöyle konuştu:

“Bugün İstanbul Barosu’nda başvuran emekli bir polisin kızı şiddet görmüş, darp edilmiş. Karakola başvurduklarında oradaki polis bayana barışmaları konusunda telkinde bulunmuş ve bayan da şikayetini geri almış. Bu türlü süreçlerle de karşı karşıya kalıyoruz. İstanbul Barosu’nun isimli yardım merkezine başvuran bayanlar da karakola başvurduklarında ‘savcılığa gidin’ üzere telaffuzlarla karşılaştıklarını beyan ediyorlar. 6284 sayılı kanun hâlâ yürürlükte. Kolluk kuvvetleri de önlem kararı aldırması gerekirken bu hususta hassas davranmadıklarını görüyoruz. Bayanlar böylelikle yüreklerini kaybediyor. Hatta bir bayan bizi arayarak, karakola başvurusu sırasında ‘eşinin silahı olduğunu’ söylemesine karşın savcılığa gidin dediklerini anlattı.”

‘BİR HUKUKÇU OLARAK İSYANDAYIM’

Türkiye’de bayan cinayetlerinde faal bir soruşturmanın yapılmadığına da dikkat çeken Eroğlu,

“Kadınlar öldükleriyle kalıyor. Ben bir hukukçu olarak isyandayım. Yıllardır tüm uyarımızın dinlenmemesinden ben son derece rahatsızım. Kimi siyasi emeller, hesaplar ve erkek hâkim anlayış bizim bütün söylemlerimizin önüne geçiyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılma kararı derhal değiştirmeli ve mukavele uygulanmalı” dedi.

Gazete Duvar