AK Parti eski milletvekili ve Yeni Şafak müellifi Mehmet Metiner 21 Mart günü AK Parti Genel Merkezi tarafından düzenlenen toplantıda yaşadıklarını yazdı. Metiner bugün yayınlanan, “Külliye’deki yemekli toplantı üzerine…” başlıklı yazısında alınan güvenlik tedbirlerini eleştirdi.

“Evvela yer seçimi yanlıştı. Bir siyasi parti toplantısının CB Külliyesinde yapılması yanlışsız değil” diyen Metiner uygulanan güvenlik tedbirlerini de şöyle eleştirdi:

“Külliye’ye çağrılan beşerler tanınan-bilinen beşerler. Şahsen CB çağırmış. O kadar çok x-ray aygıtlarından geçirilmeleri hakikat mu? Elbette yanlış. Devletin o bürokratik soğuk yüzünün en azından Cumhurbaşkanı’nın yakın dava arkadaşlarından uzak tutulması gerekmez miydi? Güvenilip çağrıldığınız bir yerde, üstelik Cumhurbaşkanı’nın ‘kendi eviniz’ dediği bir yere girerken çok sayıda can sıkıcı aygıtlardan geçmek, hiç de beğenilen olmadı.”

Metiner’in yazısı şöyle:

AK Parti genel merkezimizden 21 Mart Pazartesi akşamı Cumhurbaşkanımızın yemekli toplantısına iştirak için arandığımda birinci aklıma gelen şey şu oldu: “2023 hazırlıkları için enikonu konuşacağız. Problemlerimizi tartışacağız. Yeni periyoda dair yol haritamızın belirlenmesi için fikir teatisinde bulunacağız.”

Ankara’ya gittiğimde öğrendim ki eski milletvekillerinin, belediye liderlerinin ve vilayet liderlerinin tümü çağrılmış toplantıya. Anladım ki o birinci aklıma gelen şey mümkün olmayacak.

Olsun. O ki Reis çağırmış, bize gitmek düşerdi. Benim için gerisinin bir değeri yoktu. Benim için diyorum ancak partimiz ve davamız için elbette gerisinin değeri ziyadesiyle vardı. Zati o yüzden işbu yazıyı kaleme alma gereksinimi hissettim.

Ancak öncesinde bir iki yanlışa dikkat çekmem gerekiyor.

İŞTE BİR KAÇ YANLIŞ

Lafı dolandırmadan belirteyim.

1- Evvela yer seçimi yanlıştı. Bir siyasi parti toplantısının CB Külliyesinde yapılması hakikat değil. Parti devleti algısı oluşturacak kelam ve davranışlardan kaçınmak, herkesten evvel bizim dikkat etmemiz gereken konuların başında gelmeli.

Biz devlet yöneten bir partiyiz fakat devletin partisi değiliz. Devlet yalnızca bizim devletimiz değildir; bu ülkede yaşayan herkesin devletidir. Bu devlet, bir parti devleti değildir. CHP’nin parti devleti zihniyetiyle ve uygulamalarıyla vuruşa vuruşa gelen bir zihniyetin mensuplarıyız. Varlık sebebimizi gözden kaçırırsak yazık ederiz. Külliye yalnızca AK Partililerin yeri değildir; bütün vatandaşların yeridir. Cumhurbaşkanı, partili aidiyetine karşın herkesin Cumhurbaşkanı’dır. Biz AK Parti olarak milletin her bölümünün partisiyiz. Herkesi kucaklamak ve her kesiti bütünleştirmek için yola çıkmış bir misyonun partisiyiz. “Biz birlikte Türkiye’yiz!” mottosu, vazgeçilemez prensiplerimizin başında geliyor. O yüzden bu devlete aidiyet bağını zayıflatacak “parti devleti” uygulamalarından vazgeçmek birebir vakitte kurucu anlayışımıza bağlılıkla da direkt alakalıdır.

Oturduğum yerden bir an düşündüm. Birebir yerde CHP’nin toplantısı yapılıyor, ekranda izlerken ne hissederdim sanki? Doğrusunu söylemem gerekirse, bu imaj karşısında devlete aidiyet hissim örselenirdi.

Teklifim o ki bundan sonra hiç değilse bu cins uygulamalardan vazgeçilmesidir.

2- Külliye’ye çağrılan beşerler tanınan-bilinen beşerler. Şahsen CB çağırmış. O kadar çok x-ray aygıtlarından geçirilmeleri hakikat mu? Elbette yanlış. Devletin o bürokratik soğuk yüzünün en azından Cumhurbaşkanı’nın yakın dava arkadaşlarından uzak tutulması gerekmez miydi? Güvenilip çağrıldığınız bir yerde, üstelik Cumhurbaşkanı’nın “kendi eviniz” dediği bir yere girerken çok sayıda can sıkıcı aygıtlardan geçmek, hiç de beğenilen olmadı.

KIYMET VERMEK BİR GÜNE MAHSUS OLMAMALI

Biliyorum Reis’imiz vefalıdır. Arkadaşlarına çokça bedel verir. Onların aklına da yüreğine de pek bir güvenir. Onların aklından yararlanmayı olmazsa olmaz ehemmiyette görür. Çok ağır işleri münasebetiyle bu sıralar pek vakit bulamazsa da vakit bulduğu her an arkadaşlarıyla hemhal olmayı önemser. Telefonla bile olsa onların hatırını sormayı, aklına başvurmayı gerekli görür.

Arkadaşlarına karşı bürokratik refleksleri yoktur. Onların acılarını kendi acısı, sevinçlerini kendi sevinci olarak görür. Onları ortaya hiç kimseyi koymadan direkt kendi cep telefonundan arar. Umarım dostlarını sekreterleri yahut özel kalemleri aracılığıyla aramayı beceri bilen o zevat da bundan gerekli dersi çıkartır.

REİS ŞİKÂYETLERİ DİNLEMELİ

Diyeceğim o ki Reis’in dava arkadaşları ve dostları bugünlerde pek bir şekvacılar. Reis’e ulaşamamaktan yana şikâyetçiler. Yahut Reis’e ulaştırmak istedikleri mülahazalarını ulaştırma konusunda karşılaştıkları maniler hasebiyle pek bir sitemkârlar. Benden iletmesi. Elçiye zeval olmaz. Bu sorun çözülmezse kaygım o ki gönül kırıklıkları derinleşebilir. Ne yapıp edip bu sorunun giderilmesi için yeni ve tesirli bir düzeneğin hem parti genel merkezinde hem Külliye bünyesinde oluşturulması kaide.

Bedelin bir güne mahsus olmadığının yahut bir yemekle hudutlu olmadığının hemen gösterilmesi hayati ehemmiyete sahip diyorum.

İSTİŞARE VE FİKİR TEATİSİ İÇİN HEMEN YOL BULUNMALI

Bini aşan insan bir yemekte bir ortaya geliyor ancak kalabalıktan birçok birbirini göremeden birbiriyle konuşmaya dahi vakit bulamadan ayrılıyor. Yemek öncesi Reis çıkıp bir konuşma yapıyor, sonra yemek yeniyor ve yemek biter bitmez herkes dağılıyor. Hiç kimse bir tek kelam edemeden ve Reis’in elini dahi sıkmadan geldiği yere geri dönüyor.

Bu bu türlü mi olmalıydı?

Kuşkusuz bu çeşit toplantılar da gerekli ve değerli. Eyvallah. Lakin yalnızca bununla hudutlu kalırsa bu önemli gönül kırıklıkları siyasi yıkıma dönüşebilir. O yüzden diyorum ki asıl diğer yol ve tekniklerle Cumhurbaşkanımız kesinlikle ve vakit geçirmeden dava arkadaşlarının yeni periyot siyasetimize dair tenkitlerini ve tekliflerini almalı.

Bunun için tekliflerim şunlar:

Bir: Dar kümelerle uzun vakitli formel olmayan toplantılar düzenlemek. Onlara içlerindeki her şeyi tabir edebilecekleri bir vakit ve yer imkânı sağlamak.

İki: Aşikâr vakitlerde Reis’in telefonla arkadaşlarını ve dostlarını araması, varsa onların şikâyetlerini ve taleplerini dinlemesi.

Tezim o ki gönüllerini kırdığımız yahut hak ettikleri kıymeti vermediğimiz insanlarımızı derleyip toparlayabilirsek birinci günkü aşkla muvaffakiyete ulaşmamızın önünde hiç mahzur kalmaz.

HÂSIL-I KELAM

2023 seçimi siyasi hareketimizin bekası için hayati ehemmiyettedir.

Hiç birimizin ferdî ikbali ve prestiji davamızdan daha aziz değildir.

Her birimizin bir başkasına muhtaçlığı vardır.

Birbirimize kıymet vererek birbirimizle bütünleşip yol yürümezsek birbirimize kaybettiririz.

Gün, enaniyet günü değildir. Kibir günü hiç değildir.

Gün, her birimizin hem bir başkasına karşı nefsini ayaklar altına alma günüdür, hem de birbirimizin nefsini aziz bilme günüdür.

Birbirimize karşı makamlarımızı ve unvanlarımızı üstünlük olarak gösterme günü hiç değildir.

O yüzden bu şuur temelinde yeni bir yol haritasının belirlenmesi acil bir mecburilik arz etmektedir..

Yarından tezi yok kendimize çekidüzen vermemiz kural.

Başarımız için gerekli olan istişare düzeneklerini oluşturmamız farz.

Aksi takdirde dizimizi döveriz iş işten geçtikten sonra.

O yüzden dostça tenkitlerden ve tekliflerden rahatsızlık duyanları kendimizden bilmemeliyiz. Bilelim ki asıl dostların acı kelamları bizi daha bir güçlendirir, vesselâm.

Gazete Duvar