İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı, Osman Kavala hakkındaki yeni iddianamenin, ‘hukukun reddi’ manasına geldiğini belirtti. Osman Kavala davasına ait yazılı açıklama yapan Dayanışma Ağı, “Bu iddianame, Osman Kavala’yı cezaevinde tutmanın hukukun gerekliliği değil, siyasi bir kararın yansıması olduğunu bir kere daha gösteriyor” eleştirisini yaptı.
Osman Kavala’nın özgür bırakılması ve hakkındaki suçlamaların düşürülmesi daveti yapan İnsan Hakları Savunucuları Dayanışma Ağı’nın açıklaması şöyle:
İnsan hakları ve barış savunucusu Osman Kavala hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan yeni iddianame, İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 8 Ekim 2020’de kabul edildi ve Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Böylelikle Osman Kavala’nın haksız, hukuksuz tutukluluğunun yeni bir evresi başlamış oldu.
18 ŞUBAT’TA BERAAT ETTİ
Daha evvel 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kabul ettiği iddianame ile Seyahat protestolarını finanse etmek ve bu suretle “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” suçlamalarıyla yargılanmış ve 18 Şubat 2020’de beraat etmiş olan Osman Kavala, tutuklululuğunun derhal sonlandırılmasına dair Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına karşın yaklaşık 3 yıldır cezaevinde tutuluyor.
Bu yeni iddianame ile ise “devletin bilinmeyen kalması gereken bilgilerini siyasal ve askeri casusluk gayesiyle temin etme” ve hakkında iki kere tahliye kararı verilmiş “Anayasal tertibi ortadan kaldırmaya teşebbüs” savlarıyla yargılanması isteniyor.
SUÇLAMALAR MESNETSİZ
Osman Kavala hakkındaki bu argümanların da evvelkiler üzere mesnetsiz olduklarının ispatlanacağına kuşku yok. Zira, “hukuka aykırı” demenin bile yetersiz kaldığı bu iddianame hukukun reddi niteliğinde. Kelam konusu tezlerin kendisi iç hukuka ve kozmik hukuk bedellerine meydan okuyor. Mahkeme, hiçbir somut kanıt içermeyen, politik önyargılar ile oluşmuş varsayımlar üzerine kurulan, birbiriyle ilişkisiz hadiseleri arka arda sıralayıp farazi çıkarsamalar yapan bu iddianameyi kabul etmekle, hukukun tüm temel prensiplerini ihlal etmiş görünüyor.
YASAL, YASAL ÇALIŞMALAR HATA SAYILIYOR
Bu iddianame, Osman Kavala’yı cezaevinde tutmanın hukukun gerekliliği değil, siyasi bir kararın yansıması olduğunu bir sefer daha gösteriyor. İddianamede sıralanan faaliyetlerin tümü, sivil toplum çalışmaları çerçevesinde yürütülen yasal, legal ve insan haklarının kullanılması niteliğinde faaliyetlerken, Osman Kavala hukuka, akla, mantığa ve vicdana ters bir biçimde bu faaliyetler cürüm fiili kabul edilerek cezaevinde tutuluyor.
LEHE KANITLAR DİKKATE ALINMIYOR
İddianame, Seyahat Parkı protestolarına dair yapılan yargılamada verilen beraat kararına ya da Türkiye’yi bağlayıcı AİHM’in hak ihlali kararına hiçbir halde değinmiyor, savcılık mesleğinin temel etik kuralları hiçe sayılarak Osman Kavala’ya dair lehe durum ve kanıtlar dikkate alınmıyor. Bilakis, Seyahat Parkı vakalarına dair öteki bir yargı mercii önünde işleyen sürece müdahale edilmeye çalışılıyor, vazife ve yetkisi olmadığı halde Savcılık tarafından bu mevzuya da iddianamede geniş bir biçimde yer veriliyor.
AİHM’nin gerek Seyahat protestolarına gerekse de darbe teşebbüsüne dayalı tutuklamanın hukuka tersliğine dair kararına, Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi’nin devam eden tutukluluğun derhal sonlandırılması davetine, hakkında verilen beraat ve tahliye kararlarına karşın Osman Kavala’nın hâlâ cezaevinde tutulması, “ya tutarsa” mantığı ile hazırlanan yeni iddianameler ve türel süreçler ile ağır mağduriyet durumunun sürdürülmesi kabul edilemez.
Biz insan hakları savunucuları olarak tekrar ediyoruz: Osman Kavala’dan hatalı çıkaramazsınız. Osman Kavala’nın, bırakın 1079 gündür özgürlüğünden edilmesini haklı çıkaracak, hakkında soruşturma açılmasını sağlayacak bile rastgele bir kanıt yoktur. Türkiye’nin uygulamakla yükümlü olduğu AİHM kararı ve Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi davetlerinin gereği yapılmalı, Osman Kavala derhal hür bırakılmalı, hakkındaki tüm mesnetsiz, hukuksuz, haksız suçlamalar düşürülmelidir.
(HABER MERKEZİ)
Gazete Duvar
