CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında “Mafya yoldaşlarıyla koalisyon iştirakine soyunanların, mafyayla muhalefeti susturmaya yeltenenlerin, demokraside, hukukta, iktisatta ıslahat seferberliği ilan etmelerine kimse inanmaz” dedi.
Öztrak’ şunları söyledi:
“Kasada para kalmadı. Sarayın kibirlisi hem içeriye hem dışarıya mavi boncuklar dağıtmaya başladı. O kadar süratli U dönüşler yapıyor ki kimse suratına, kıvraklığına yetişemiyor. Besleme kalemlerin, yandaş medyanın beli kırılıyor. Beyefendi bir gün çıkıyor: “Demokrasi, iktisat ve hukukta ıslahat seferberliği” ilan ediyor. Sonraki gün ‘yolumuz AB yolu’ diyor. Yüksek İstişare Şurası üyelerini alana sürüyor. Yandaş medyada ıslahat rüzgârları esiyor. Avrupa’ya ilanı aşklar ediliyor.
Sonra birebir beyefendi çıkıyor. ‘Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan’ diyor. Mafya artıklarının kullandığı, ortağının otomobiline atlayıveriyor. Hiç kimse boş hayallere kapılmasın. Mafya yoldaşlarıyla koalisyon iştirakine soyunanların, mafyayla muhalefeti susturmaya yeltenenlerin, demokraside, hukukta, iktisatta ıslahat seferberliği ilan etmelerine kimse inanmaz. 128 milyar dolar döviz rezervinin nereye gittiğinin hesabını veremeyenlerin yapacağı ıslahata kimse güvenmez. Milletvekiline milletin verdiği yetkiyi yargıya gasbettiren; sonra da Anayasayı ihlal eden bir anlayışa kimse inanmaz. Evvel millete ‘Merak etme cebinden beş kuruş çıkmayacak’ deyip, sonra da tüyü bitmedik yetimin hakkını beş yandaşa peşkeş çeken bir zihniyet ıslahat yapamaz. Dokuz sarayda oturup 18 uçakta gezenlerin yapacağı ıslahatın kendilerine değil de millete yarayacağına çocuklar bile inanmaz. Milleti unutanlara, millet hiç inanmaz. Bu ıslahat tuluatına kimse kanmaz. Artık bu cafcaflı kelamlar, senaryolar kabak tadı verdi. Bu ıslahat laflarına yalnızca sıcak para baronları inanmış görünüp, faizle, dövizle oynayarak milletin alın terini yağmaya girişir.”
Öztrak’ın konuşmasından satır başları şöyle:
SUYUN ALTINDA ÇOK DAHA VAHİM TABLO VAR: Covid-19 salgını yeni tepelere ulaştı. Salgında ikinci büyük dalgayı yaşıyoruz. Hükümetin inanç vermeyen datalarıyla bile, günlük can kayıplarımızın sayısı 130’u aştı. Dün de resmi sayılarla Türkiye genelinde 139 yurttaşımızı kaybettik. Hastalığın birinci dalgasında, Bu kadar yüksek vefat sayılarını görmemiştik. Bu vefat sayılarının suyun üstünde, buzdağının görünen kısmı olduğunu, suyun altında kalan kısmında ise çok daha vahim gelişmelerin olduğunu biliyoruz. Resmi sayılar 139 can kaybı var derken, dün yalnızca İstanbul’da 189 yurttaşımızın salgın hastalık nedeniyle hayatını kaybettiği açıklandı.
KİMİN NE VAKİT SOKAĞA ÇIKACAĞINI ANLAMAYA UĞRAŞ GEREKİYOR: Durum berbat; hastanelerde yer bulmak çok zorlaştı. Torpil gerekiyor. Test yaptırmak zorlaştı. Bakan kabul etmiyordu lakin test fiyatları birtakım yerlerde fahiş boyutlara ulaştı. Filyasyon zincirleri kopuyor. Sıhhat çalışanlarımız artık çok yoruldu, üstüne üstlük, mesleklerini icra ederken bulaşan bu hastalığı ‘Meslek hastalığı’ kapsamına alınmaması, özlük haklarıyla ilgili vaatlerin tutulmaması, yalnız bırakıldıklarını düşündürüyor. Sıhhat çalışanlarımızın motivasyonlarını bozuyor. Saray yeni bir grup kararlar aldı ancak alınan kararları çözmek, üç bilinmeyenli denklemi çözmekten çok daha sıkıntı. Kimin ne vakit sokağa çıkağını anlamak için bayağı bir uğraş gerekiyor. Kararları anlamakta zorluk çeken yurttaşlarımıza ise idari para cezaları yağdırılıyor. Aslında salgında hakikat düzgün takviye vermedikleri millete, bir de ceza yağdırıyorlar. Millete bir acı reçete de burada yazıyorlar. Salgını yönetemeyen, milleti canıyla cüzdanı ortasında sıkıştıran, Saray sayesinde salgında yeni slogan ‘maske, uzaklık, ceza’ oldu.
DAR GELİRLİNİN BORÇLANACAK HALİ KALMADI: Bize benzeyen ekonomiler içinde, salgında en fazla borç veren iktidar da bunlar oldu. Zira üretim nedir, gelir nedir bilmiyorlar, varsa borç, yoksa faiz… Tek bildikleri bu. Salgın zati en çok dar gelirliyi eziyor. Dar gelirliler için direkt dayanaklar hem az hem de yetersiz. Besin ve temel eserlerin fiyatları, salgın devirlerinde çok daha fazla artıyor. Dar gelirli ailelerin satın alma gücü daha da düşüyor. Çocuklar yatağa aç giriyor. Bir jenerasyonu kaybetmemize yol açacak, sıhhate ve eğitime erişme sıkıntıları, en çok bu kesitlerde yaşanıyor. Dar gelirli kesitlerin borçlanacak hali kalmadı. Salgında borca dayalı dayanakları varsıllar alabiliyor
ESNAFI TEMİNATA ALALIM: Bu kapanma kararı salgını denetim altına alabilmek, canımızı kurtarmak için elbette hakikat. Fakat bir koşulu var: İnsanlarımızı canları ile cüzdanları ortasına sıkıştırmayacaksın. Bunun için; esnafın ciro kayıplarının karşılayacaksın, işsiz kalan işçilerin konutuna ekmek götürmesi için gelir kayıplarını o denli günde 39 lira vererek değil; en az taban fiyat kadar bir gelir dayanağı vererek telafi edeceksin. Biz bunun için diyoruz ki: Gelin ‘Esnafı Destekleme ve İşsizliğe Karşı Korunma Paketi’ ilan edin. Faaliyetlerine orta verilen esnafların gelirini garanti altına alın.
NEDİR BU KATAR AŞKI: Dokuz saraya sığmayan Erdoğan, Katarlı yayıncı şirketin vermek istemediği 300 milyon lirayı, Türkiye Futbol Federasyonu’na, hem de hiç kimseye sormadan veriyormuş. Allah aşkına, kimin parasını, kime veriyorsunuz? Nedir bu Katar aşkı Sayın Erdoğan? Millete gelince acı reçete, Katarlı şirkete gelince, hamiline yazılmış 300 milyon liralık peçete… 300 milyon lira az para mı? Bu parayla işyerini kapattığınız 129 bin esnafımıza, en azından bir taban fiyat kadar takviye verirdiniz.
DAMAT, KASANIN TABANINI SIYIRDI: Sorumluluğu üzerinize aldığınız 2019’un birinci aylarında, Merkez Bankası kasasında SWAP hariç 53,5 milyar dolar net döviz rezervi vardı. Fakat damat vazifesi bıraktığında, kasanın bakiyesi eksi 49 milyar dolara düştü. Yani kasayı emanet ettiğiniz damat, kasanın tabanını sıyırdı, kasada tek bir cent bırakmadı. Üstüne de Merkez Bankası’nı piyasalara 49 milyar dolar borçlandırdı. Uzmanlar, döviz rezervlerindeki kaybın 128 milyar dolara kadar ulaştığını hesaplıyor. Kaybolan bu 128 milyar doları tekrar yerine nasıl koyacaksınız? Bu beceriksizliğin ve misyonu savsaklamanın telafisi, milletin kaç yılını alacak? Bu 128 milyar doların hesabını millete kim, nasıl verecek? Biz Sayın Genel Liderimizin talimatıyla, bu hafta kaybolan döviz rezervlerinin araştırılması için TBMM’ye bir önerge vereceğiz.
DAMAT VARLIK FONUNDA KALMAYA DEVAM EDİYOR: Damadın istifasını vermesinin üzerinden iki hafta geçti ancak damat, Türkiye Varlık Fonu’nda hâlâ kayınpederin vekili olarak oturmaya devam ediyor. Ticaret sicil kaydında da şimdi bir değişiklik görünmüyor. Damadın varlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfalarında geriye yanlışsız büsbütün silinirken, neden ve hangi münasebetle Varlık Fonu’nda başkanvekili olarak kalmaya devam ediyor? Bu nasıl bir devlet idaresidir? Bu nasıl bir gayrı ciddiliktir. Bu kadar lakaytlık kabile devletinde bile olmaz.
Öztrak, basın mensuplarının sorularına karşılık verdi.
VESAYET, KENDİNİ ORTADOĞU PROJESİ EŞBAŞKANI İLAN EDENDEN ÇIKAR: CHP Genel Lider Başdanışmanı Ünal Çeviköz’in ‘S-400’lerin etkin hale getirilmeyeceği’ açıklamasına gelen tenkitler Öztrak’a soruldu. Öztrak, tenkitlere şu karşılığı verdi:
Genel Liderimiz ve benim S-400’ler ile ilgili söylediklerimiz son derece açık ve partimizin görüşünü yansıtır. F-35 ve NATO ile bağlantılar problemi kıymetlidir fakat ‘sistemin güçlendirilmesi ve bu kapsamda S-400’lerin alınması gereklidir’ diyen bizim Genel Liderimiz. Fakat bir şey daha söyledi, ‘bu gidişle Türkiye en kıymetli en çağdaş hurdasına sahip olacak. İki buçuk milyarlık bir hurda. Aktive ederlerse kutlayacağım, etmezlerse bu parayı verene 83 milyonun hakkını helal etmemiz gerekir’ diyen de Genel Liderimiz. Tutumumuz bu bahiste aşikâr. Mandacı vs. suçlamalarda bulunuyorlar, bizim geçmişimizde ne manda ve vesayet var. Bunların hepsini elinin karşıtıyla iten ulu bir antiemperyalist duruş var. Bu bizim partimizin genlerinde mevcut. Vesayet laflarını duyuyoruz, ne vesayeti? Vesayet kendilerini Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş lideri ilan edenlerden çıkar. Vesayetin daniskası budur. Bu parti büyük başkanın kurduğu partidir, biz de onların neferleriyiz.
TEHDİT PARTİ GENEL LİDERİNE DEĞİL ANAYASAL SİSTEMEDİR: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Kılıçdaroğlu’na yapılan tehdit ile ilgili dava açılmıştır, mahkemeler karar verecektir” açıklamasına ait görüşü sorulan Öztrak, “Dava açıldığına dair açıklamayı evvel AKP Küme Başkanvekili yaptı. Biz şunu görmek istiyoruz. Ortada ana muhalefet partisi önderine dönük hakaret ve tehditler vardır. Bu ne vakit sonuçlanacaktır? Tehdit aslında Anayasal sistemedir. Bir an evvel sonuçlanmasını bekliyoruz” dedi.
DENEME YANILMA İLE ÜLKE YÖNETİLMEZ: Cumhurbaşkanlığı İstişare Heyeti Üyesi Bülent Arınç’ın “Kavala ve Demirtaş’ın tahliye edilmeli” açıklamasına Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reaksiyon göstermesi de hakkında da Öztrak’a CHP’nin görüşü soruldu. Öztrak, Erdoğan’a şu tenkitte bulundu: Ortağının nabzını tutarak ülkeyi yönetiyor. Deneme yanılma sistemiyle ülke yönetilmez. Açıklamalara baktığımız vakit iktidarın önemli savrulma içinde olduğunu görüyoruz. Bugün ak dediklerine yarın kara diyebiliyorlar, yine ak diyebiliyorlar. Ne yaptıkları muhakkak değil. Biz, bu hükümet metal yorgunudur, yapmaları gereken bellidir’ diyoruz.
TAYYİP ERDOĞAN’IN HUKUKUNA DA SAHİP ÇIKTIK: Arınç’a yönelik “AK Parti’nin içindeki truva atı” yorumları ve “CHP Demirtaş’ın hür kalmasını mı istiyor?” sorusunun sorulduğu Öztrak, her iki soruya da ortak cevap verdi:
“AKP’nin kendi içindeki açıklamaları ile ilgili biz rastgele bir açıklamada bulunmayız. İkinci soruya bu türlü cevap vermiş olayım. CHP, haktan ve hukuktan yana olan bir partidir. Adaletsizliğe kim uğramışsa biz onun hakkına, hukukuna sahip çıkarız. Vaktinde ‘muhtar bile olamaz’ dedikleri Tayyip Erdoğan’ın hukukuna da sahip çıktık. Biz onunla ilgili yasakların affedilmesi için gerekli takviyesi verdik. Artık de Demirtaş yahut öteki bir isim iki de bir mahkemeler cezayı kaldırıyor, bir öbür mahkeme fezleke düzenliyor, ceza veriyor. Ortada bir hukuksuzluk olduğu açık. Kim hukuksuzluğa uğruyorsa sahip çıkarız. Siyasi görüşü değerli değil. Biz birebir görüşte olmasak da haksızlığa uğrayanların hakkına sahip çıkmaya devam edeceğiz.”
DEVLETİMİZ BU GEMİYE NEDEN MÜDAFAA VERMEDİ: Libya açıklarında Avrupa Birliği’nin İrini Operasyonu çerçevesinde Alman fırkateyninin Türk bayraklı gemiyi durdurması hakkında Öztrak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Son derece vahim bir gelişmedir. Milletlerarası sularda, bayrak devletinin müsaadesi olmadan gemiye çıkılmaz. Ne oldu ticaret serbestisi? Almanya ve AB’nin yaptığı memleketler arası hukuka karşıttır. Türkiye’den derhal özür dilenmelidir. Burası savaş bölgesi. Bu gemiye neden devletimiz muhafaza vermemiştir? Benim gemimi benim müsaadem olmadan arayacaklar. Bu türlü bir şey olamaz. Hükümet derhal kamuoyunu aydınlatmalı ve gereğinin yapıldığına ait açıklamayı da duymak istiyoruz.” (ANKA)
Gazete Duvar
