Sanatkarlar Teşebbüsü çok sayıda sanatçı ve muharririn imzasıyla, devlette yaşanan sıkıntılara dair bir bildiri yayımladı. “Sevgili halkımıza” tabiriyle başlayan ve Müjde Ar’dan Levent Üzümcü’ye, Adnan Özyalçıner’den Ataol Behramoğlu’na, Müjdat Gezen’den Rutkay Aziz’e kadar birçok sanatkarın imza attığı açıklamada, “Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatkarımız günlük hayatlarını sürdürme konusunda tahlilsiz meseleler yaşamaktadırlar. Devletine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, paha bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem üzere, kurban üzere atılıyor” denildi.

Bildiri, [email protected] adresinden imzaya açılarak destek talebi yenilendi.

Sanatkarların tasavvurları nedeniyle yargılandıkları vurgulanan açıklamada şu sözler kullanıldı:

“Sevgili halkımıza,

Sizlere, emeğini, yeteneğini, halkının ve memleketinin hizmetine sunmuş sanatkarlar olarak sesleniyoruz. Mutluluğunuz bizim mutluluğumuz, mutsuzluğunuz bizim mutsuzluğumuzdur. Mesrur olmadığınızı biliyoruz, görüyoruz, seziyoruz, izliyoruz. Yaşadığımız koşullarda nasıl mesrur olunabilir ki!

Dünyayı sarsan korona virüsü belası memleketimizde de can alıyor. Daha da alacağı anlaşılıyor. Gereğince ağır bu belayla savaşırken çarşıda, pazarda, günlük ömürde fiyatlar el yakıyor. Emekçimiz, köylümüz, esnafımız, memurumuz, emekçimiz, birçok dar gelirli, kimisi büsbütün gelirsiz kişimiz, geçim ıstırabıyla, işsizlikle boğuşuyor. Bu gününü kurtarmaya çabalarken yarınlarının ne olacağı bir karabasan üzere, kâbus üzere üzerine çöküyor. Yarın korkusu, gençlerimizi ümitsizlik içinde kıvrandırıyor.

Sarsıntı kuşağındaki devletimizde, bir sarsıntının yaraları şimdi sarılamadan, yakın gelecektekilerin habercisi öncü sarsıntılar, güya tabiat da bu kötülüklerle yarışıyorcasına, devletimizin her yanında birbirini izliyor. İnsan eliyle yapılan tabiat katliamları güzelim memleketimizi mahvediyor. Gelmiş geçmiş en büyük sarsıntı felaketinin beklenmekte olduğu İstanbul’umuzun üzerinde kanal İstanbul denilen ölümcül rant kılıcı sallanıyor.

Cumhuriyetimizin bedelleri alt üst edilmiş. Monarşi hayranlığı körükleniyor. Osmanlı İmparatorluğunun birkaç yüz yılı kapsayan aydınlanma eforları göz arkası edilerek en karanlık, en gerici, en ağırlıkçı periyotları ve bireyleri baş tacı ediliyor. Barolar ayaklar altında. Hukuk güvenirliğini yitirmiş. Büyük Millet Meclisi işlevinden uzaklaştırılarak etkisizleştirilmiş. Emekçinin kıdem tazminatı yağmalanmakta…

Sıradan ve bazıları cinayet, yaralama üzere yaşama hakkına yönelik cürümlerin sanıkları muaf bırakılırken, fikirlerinden dolayı yargılanan aydınlar, gazeteciler, siyasetçiler cezaevlerine kapatılmış. Mevtle, sakatlanmayla sonuçlanan, bu nedenle de daha çok cinayete benzeyen iş kazalarında ve yanı sıra da anamız, eşimiz, kızımız, kardeşimiz, sevgilimiz, canımız olan bayanlara karşı işlenen alçakça cinayetlerde, bütün dünya memleketleri arasında korkarız ki en ön sıralardayız.

Bütün bu haksızlıklar önünde suskun kalamayan; hassas insan olma gereğini, sorumluluğunu mekanına getiren, her devir halkının yanında mekan almış olan sanatkarlar, muharrirler, şov ve dinletilerin yasaklanmış olması ve yayın dünyasının geçmekte olduğu dar boğaz nedeniyle, maddi olarak da her zamankinden daha çok problem içinde kalmış durumdadır. Hususî gösterimler perdelerini külliyen kapatma tehdidiyle karşı karşıyadır. Pek çok müzisyen, ressam, heykeltıraş, çağdaş sanatkarımız günlük ömürlerini sürdürme konusunda tahlilsiz problemler yaşamaktadırlar.

‘SANATÇILAR YARGININ ÖNÜNE YEM ÜZERE ATILIYOR’

Memleketine sevgiyle, onurla, özveriyle uzun yıllardır hizmet etmiş ve etmekte olan saygın sanatçı dostlarımız, büyük bir saygısızlıkla, kıymet bilmezlikle, güvenirliği kalmamış yargının önüne yem üzere, kurban üzere atılıyor. Bir devirlerin çağdaş, saygın Türkiye Cumhuriyeti’nin kendisi de, iç siyasete yönelik iktidar söylemleri bu gerçeği ne kadar örtmeye çalışsa da, uygar dünya önünde bütün saygınlığını ve güvenirliğini yitirme tehlikesi altındadır. Paramızın pahasının dünya pazarlarında sıfırlanmış oluşu bütün bu söylediklerimizin bir özeti ve simgesi gibidir…

Orta gelirli, velev ortanın altında geliri olan rastgele bir Garp memleketi yurttaşı, sahip olduğu paranın bizim paramızın altı-yedi kat üstünde pahası olmasının inancıyla memleketimize bir sömürgeye gelir üzere seyahat edebilirken, bizim bir orta gelirli kişimizin ve çocuklarının bile memleket dışına seyahati artık hayal bile edilemez. Bizler, yüreği halkıyla, devletiyle çarpan sanatkarlar da halkımızla birebir kasvetleri paylaşmanın hem üzüntüsünü hem onurunu taşıyoruz. En başta söylediğimiz üzere, halkın sanatkarı halk memnunsa bahtiyar, mutsuzsa o da mutsuzdur. İçimizde biriken bu acı lafları içtenlikle ve korkusuzca lisana getirmemiz, halkımızın, devletimizin memnunluğu adınadır.

‘TÜRKİYE SAHİPSİZ DEĞİLDİR’

Korkmuyoruz, evet. Korkusuzluğumuz sıradan ve temelsiz bir yürek değil, halkımızın ve memleketimizin yüksek kıymetlerine inancımızın sonucu olan sevgi ve bilinç birikimiyle ilgilidir. Korkmuyoruz. Bütün yurttaşlarımızı daha cesaretli daha özgüvenli, daha inançlı ve kararlı olmaya çağırıyoruz. Türkiye büyük bir devlettir. Dünyanın göz bebeği devletlerindendir. Aydınlanma bedellerinin beşiği olan Garp devletleri de içinde olmak üzere, bütün dünyada aydınlanmanın tekrar doğuşuna öncülük edebilecek potansiyellere sahip bir devlettir. Seslenişimizde sıraladığımız dertler aşıldığında, bu gerçek bütün dünyada bir sefer daha görülecektir… Bu nedenlerle ve sonuç olarak, iktidar güçlerini başta mütalaayı açıklama özgürlüğü olmak üzere cihanşümul insan haklarına, memleketin insan ve tabiat kaynaklarına saygılı olmaya ehemmiyetle davet ediyor, muhalefetteki güçleri de daha kararlı, daha mert ve daha dinamik olmaya çağırıyoruz. Türkiye sahipsiz değildir. Zira bu sevgili memleket, kendisinin yetiştirmiş olduğu ve her biri kendi meydanında kıymetini bütün dünyaya kabul ettirmiş müelliflere, şairlere, müzisyenlere, ressamlara, temaşa ve film sanatkarlarına, sanatın her yerinden seçkin, bilinçli, bütün varlıklarıyla yurduna ve halkına bağlı sanatkarlara sahiptir.

Açıklamayı imzalayan sanatkarlar şöyle;

Edip Akbayram, Sadun Aksüt, Gülcan Altan, Müjde Ar, Koray Ariş, Ekrem Ataer, Engin Ayça, Orhan Aydın, Enver Aysever, Rutkay Aziz, Taner Barlas, Bedri Baykam, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Hâkim Berköz, Gani Cansever-Heval, Metin Coşkun, Meltem Cumbul, Nevzat Çelik, Haluk Yavuz, Melike Demirağ, Füsun Demirel, Erhan Doğan, Utku Erışık, Yücel Erten, Turgay Fişekçi, Müjdat Gezen, Fehim Güler, Tarık Günersel, Sadık Gürbüz, Emin İgus, Gülseli İnal, Ekrem Kahraman, Tuğrul Keskin, Arif Keskiner, Can Kolukısa, Macit Koper, Zülfü Livaneli, Zeynep Oral, Coşkun Özdemir, Denizhan Özer, Adnan Özyalçıner, Abdullah Nefes, Vedat Sakman, Adil Salih, Ferhan Şensoy, Yusuf Taktak, Cihat Tamer, Ahmet Telli, Sali Turan, Gülsen Tuncer, Dilek Türker, Levent Üzümcü, Nejat Yavaşoğulları, Ümit Zileli.

Gazete Duvar